Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Cahit Zarifoğlu
“Güzel günler çabuk geçer, İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi.”
Hiç ölmeyecekmiş gibi çekilen fotoğraflar da var;bir deniz kenarında, çiçeklerin arasında durup gülümsedikleri nasıl da güzel gülümsüyorlar ah nasıl güzel gülümseyerek telefona baktıkları fotoğraflar.
Sayfa 157 - Profil YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Beni uçurumdan atıyorsun ama çok güzelsin." demek istedim.
Sayfa 26 - Profil YayınlarıKitabı okudu
Bir yaraya nasıl dokunalacağını bilen kadınlar hiç acıtmazlar. Bir de acıtmak için dokunanlar vardır. Onlar başka.
Sayfa 104 - Profil YayınlarıKitabı okudu
İnsan,tanıdığı bildiği yerlerde ölmek istiyor.Yere düşerken, gözlerini yumarken, toprağa başını yaslarken, etrafında bildik yerler tanıdık yüzler olsun istiyor. Hangi kapıyı çalsa mütebessim, müşfik bakışlarla içeriye buyur edecek bir bardak su, bir bardak çay ikram edecek ve hiç yabancılamayacak yüzler. Çok uzak yerlerden eve dönmenin tatlı telaşı gibi olsun istiyor ölüme yürürken ki telaşı. Gidiş değil de dönüş bavulunu hazırlar gibi düşünmek istiyor. İnsan aşina olduğu sesleri duymak istiyor ölüme yakın; teselli veren tanıdık sesler.
Sayfa 135 - Profil Yayınları- mütebessim: gülümseyen, müşfik:sevecenKitabı okudu
"Aklımdan çıkmıyorsun dedim başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.."
Reklam
KADINLARIMIZ..
Velhasıl ölüyorlar. Kendi katillerine yemek pişiriyorlar, kendi katillerinin bayramda ellerini öpüyorlar, kendi katillerinin çocuklarını doğuruyorlar, kendi katillerinin çocuklarını büyütüyorlar.
Kimseler bilmese de çaresizliğim geçmiyor bir türlü. Kuyular var, derin ve fakat ben Yusuf değilim. Yusuf olmayınca her kuyu derin insan için...
Sayfa 53 - profil YayınlarıKitabı okudu
Telafi edilemez şeyler yaşamadık. Ben senin çabasızlığına kırgınım..
248 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Yıl 2014 olması lazım İstanbul Tüyap kitap fuarında Tarık Tufan'a kitap imzalatmak için 45 dakika sırada bekledim. İmza sırasında beklerken, bir huyum vardır, imzalatacağım kitabı okumaya başlarım, sıra geldiğinde kaldığım sayfayı imzalatırım. Yine sıra geldiğinde kaldığım sayfayı koydum masasına aramızda şöyle bir konuşma geçti; T.T: Neden bu sayfayı imzalatıyorsun? Ben: Sırada beklerken buraya kadar okudum. İmza için ne kadar beklediğimi unutmamak için. T.T: Dimi, sıra baya uzun sağolsunlar Ben: Sıra uzunluğundan değilde, herkesle fotoğraf çekilip, sohbet ediyorsunuz o yüzden bekledik bu kadar. Dedim ve Tarık Tufan'ın yüzü düştü, alındı, sustu. Ben de dedim içimden, ünlü kaprisi eleştiriye gelemiyor. Ama şimdi okudukça anlıyorum o günkü kapris değildi muhtemelen, üzdük adamı. Bir insan bu kadar hüzünlü, karamsar, pesimist olabilir mi yahu? Tamam bizde hüzünlüyüz, olumsuzuz, mutsuzuz, ama Tarık Tufan başka adamın bütün kitapları böyle. Arkadaş bir kitap düşünün içinde küçük küçük bir sürü hikaye var (her biri güzel bir roman olabilecek konular) ama hepsi kötü sonla bitiyor. Ne yapıyorsun abi Emre Aydın dinleyerek, Zuhal Olcay fotoğrafına bakarak, Yeditepe İstanbul izleyerek mi yazıyorsun. Bu ne kasvet, ne yaşadın sen Allah aşkına. Olurda bir daha karşılaşırsak bu sefer laf sokmucam, sarılcam sana, sarılcam ve "abi s.ktir et çok şeyy yapma" dicem. Görüşmek üzere.
Beni Onlara Verme
Beni Onlara VermeTarık Tufan · Profil Yayıncılık · 20174,782 okunma
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.