Stefan Zweig okuyup da beğenmedim bunu diyebildiğim bir kitap yok. Olsa olsa dinsel terimleri çok harmanladığı algılamanın kolay olmadığı bir novellasını okumuşumdur.
Gelelim Sahaf Mendel’e..
Zweig belki de hayatına bir tık ilgili olduğum birisi olduğu için belki de umutsuzluğa düştüğümde bir inanca ihtiyacım olduğunda koştuğum bir yazar. Mesela
Popüler edebiyatın kucağında olduğumuz bir an. Bu kitap neden seviliyor artık çok iyi biliyorum. Çünkü kim ne derse desin ‘Tüh be şunu şöyle yapsaydım, keşke oraya gitseydim, onu hiç tanımasaydım, şundan vazgeçmeyip ısrarcı olsaydım, o işi kovalasaydım, şu okula gitseydim….. ‘ diye bir çok alternatifi hayal ettik hepimiz. Keşkelere hapsolduk, sıkışmış bireyler olduk. Kimi yoluna baktı kimi bakamadı. İşte bu kitapla karşılaşan kendinde o “yapabilirim ,ee doğru bu” alt metnini yakaladı. Kitabı yaşadık yani. Felsefeye ilgi duyduk Thoreau’ya meraklandık sonsuz seçeneğin sonunda ait olduğumuz yere KENDİMİZE döndük. Duymak istediğimizi aslında yüksek sesle söylense kabullenceğimiz şeyleri okuyarak kazanmamızı sağladı yazar. Kendi benliğimize yolculuk yaptırdı, gerçekleri serpti önümüze..
Bu kitap psikolojik bir sorgulatma, hangi bunalımdayım ben ya da kendime ne iyi gelir kitabı değil kesinlikle. İçinize uzaktan fosforlu bir bayrak sallayıp dikkat çeken bir kitap🫣
Çerezlik bir kitap aslında..
(Başka hayatta beni kesinlikle tanıyorsunuz o renkli kıpır kıpır ve gülüşü eksik olmayan kadın benim)
İyi okumalar..