Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

esra

ikiye bölünmüş bir bütün gibi yaşadım bir yanım öbür yanıma düşman sağımda kızgın kumlar gezdirdim solum üşüyor eski bir anıdan.
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
İnsan doğduğu andan itibaren aşağılık duygusu­na sahip olmaya başlar. Ben olabilmek yani toplum içinde bir ye­re sahip olabilmek, bir benlik geliştirebilmek de ancak kendine sı­nırlar koymakla olur. Bu da eksilme ve eksiklik demektir. İnsan bi­linçdışı bir hınç biriktirir hayata ve dünyaya karşı bu durumda. Ve cezalandırılmayacağını, bedelini ödemeyeceğini bildiği anda bu hıncı kötülük olarak salar hayata. Bundan kendinin de zarar göre­ceğini düşünmeden hiç. Ve sonuç ortada, etrafına bak yeter.
İçimde yeryüzü konuştukça anlıyorum ki, bölünmüş bir hatırayım ben dünyaya dağılan.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir yerden aşağı, çok aşağı düştüm. zaman: solgun ve gri bir koridordu orada çok üşüdüm.
Evet, hayatta kaldık.", dedim; "Ama hayatta kaldık diye ... ölmedik mi?"
Sayfa 135Kitabı okudu
Reklam
Işığımı övdüler, ama nasıl yandığımdan hiç söz etmediler.
Yaşamak, insanın kendisini kendisinden yeniden ve yeniden doğurması demek.
Sayfa 127Kitabı okudu
Ben kitapların yardımıyla rastladığım bütün insanları, tabii kendimi de gözetlemeyi öğrenmiştim. İnsan ruhunun bir bütün olmadığını, birbirinden farklı parçaların birbirine eklenmesinden oluştuğunu artık biliyordum. O "ek yerlerinin" her zaman, herkeste su sızdırdıgını da tabii...
- Sen de korkma Antonius... Korkacak bir şey yok hayatta... Hayat, yaşamaktan başka işe yaramaz. Cimri adamlar gibi her şeyi erteleyerek hayatı biriktirmeye kalkmak budalalık olur. Birikmez çünkü... Sen harcamasan da o kendi kendini harcar, tükenir.
Şu halde diyebiliriz ki, insanın geçmişe ve geleceğe yüklediği gerçeklik şimdiki zamandan hareketle mümkün olmaktadır. İnsanın yapma­ya çalıştığı şey, yaşamının anlam kazanması amacıyla bir gerçeklik arayışı, hatta inşasıdır. Sahip olunan bilgiden ha­reketle yapılan bu inşa kaygan bir zemin üzerinde yüksel­mektedir ve bugünün koşullarına göre yeniden yeniden üretilir.
Sayfa 288Kitabı okudu
Reklam
Bilinçdışının mekanizması hem bilinçli hem de bilinçsizdir. Psişemizin ihtiyaç duyduğu anda kendili­ğinden devreye giren bir jeneratör gibidir. Bireysel ihtiyaç­larda rüya olarak hayatımıza müdahale eden bilinçdışı, toplumsal ihtiyaçlarda mitos ve masal olarak ortaya çıkar. Mitoslar varoluşsal sorunlarla ilişkiliyken, masallar daha çok kültürel aktarımın bilinçdışı yöntemidir. Biyolojik bir canlı olarak insanın doğa ve ölüm karşısında zor durumla­ra düştüğü anlarda ihtiyaç duyduğu mucizevi güç, bilinç­dışının karanlığından çıkarak yeni açılımlar sağlar. İradesi­nin dışında, havsalasının almadığı sorunların aşımı daima mitolojik öyküler yaratmıştır. Bu çalışmanın konusunu oluşturan Gılgamış mitosunda olduğu gibi, doğaya hük­medemeyen insanın doğa karşısındaki aczine son verebil­me gücüne ancak tanrısal kahramanlar sahiptir. Bu tür mi­toslar, insanın karşılaştığı varoluşsal problemlerin sembo­lik anlatımları için toplumsalın bilinçdışında oluşur ve dı­şa çıkar.
Sayfa 124Kitabı okudu
İnsan çoğu zaman kendi dışına atıldıktan sonra yeni bir çekim merkezi bulabilmek için yürür. Kat edilen yol cesaretsizlik ve yorgunluk doğuran bir labirenttir ama bu labirentin tamamiyle içsel bir çıkışı vardır ki orada insan bu deneyimi kendi lehine çeviren anlamlar ve mutluluklar bulur. Yavaş yavaş dünyayla uzlaşmayı sağlayan acı yürüyüşleri ola­rak nitelenebilecek sayısız yürüyüş vardır. Sıkıntı ve bunalım içindeki yürüyüşçünün şansı yaşamıyla bütünleşmesini sürdür­mek, nesnelerle fiziksel ilişkisini korumaktır. Yürüyüşçü yor­gunluğuyla sarhoş olarak, sözgelimi şuraya gitmek yerine bura­ ya gitmek gibi küçük ama etkili şeyleri kendine amaç edinerek dünyayla ilişkisini denetler. Yönünden sapmıştır hiç kuşkusuz ama kendisi farkında olmasa da bir çözümün peşindedir. Böyle­ce yürüyüş bir inisyasyon olur, mutsuzluğu şansa dönüştürür, yolların simyası ebedi insanı değiştirme, onu yeniden yaşam yo­luna koyma amacını doldurur.
Sayfa 133Kitabı okudu