Görünüz...
Bir minicik böceciğin büyüklenenden büyük olduğu,
Büyüğün küçüğe muhtaç olduğu,
Küçüğün hârikulâde büyüklüğünün yanında büyüğün fevkalâde büyüklüğünün üftâde olduğu hatırlatıldı...
Hâl bu iken, o sana uzanmış, düştüm tut da kalkayım diyen elin sen yardım et diye değil, tut ki sana yardım edeyim diye uzanan bizâtihi Allah'ın eli olduğunu da hatırlayamadın sen.
Hatırlatayım...
Kimileyin titrek bir el uzanır sana, düştüm tut da kalkayım diye uzanır, hatırladın mı?
Hatırladın, evet, fitreni zekâtını tastamam verdiğini, fakire sadakanı, hastaya çorbanı gönlün coşa coşa verdiğini gururla hatırladın, tebrik ederim. De işte, hatırlaya hatırlaya sencileyin insan hatırladın be Kardeşim. Uzanan o titrek ellerin ucunda hep insan sûreti hatırladın, pislikten gözü kapanmış, çamurun içinde can çekişen bir kedi hatırlamadın, açlıktan kaburgaları derisini delmiş bir köpek hatırlamadın, yuvasından düşmüş bir saksağan yavrusu hatırlamadın.
Hem diyeceksin ki şu uçsuz bucaksız kâinatı ve bu kâinattaki her şeyi Allah yarattı, hem de diyeceksin ki Allah bir tek beni yarattı, öbür bütün şeyleri de sırf benim için, benim yüzüm suyu hürmetine, ben istifade edeyim diye yarattı.
..., tekâmül etmesi gereken yegâne mahluk insandır, hayvan, nebat veya tabiat değil. Hayvan kâmildir, mükemmeldir, çünkü neyse odur, nebat kâmildir, mükemmeldir, çünkü neyse odur, tabiat kâmildir, mükemmeldir, çünkü neyse odur.
Hülâsâ Kardeşim, Düz Dünyacı intikama koşmaz kemâle koşar, cezaya koşmaz idrâke koşar, ödüle koşmaz irfâna koşar, çünkü o Allah adına iş görür ve Allah'ın ne cezayla işi olur, ne ödülle. Şimdilik bu kadarını dümdüz söylemiş olayım.