beyza

... sonsuz eski ama buna rağmen sonrasız yeniydi, kuruluşu bağlamında mekanikti ama yalnızca imgelem gücü aracılığıyla etkinlik kazanbiliyordu, geometrik açıdan kaskatı bir uzamla sınırlıydı ve bu arada kombinasyonları bağlamında sınırsızdı, kendini sürekli geliştiriyordu ama durağandı hiçbir yere götürmeyen bir düşünme eylemiydi, hiçbir şey hesaplamayan bir matematikti, eserleri bulunmayan bir sanattı, özden yoksun bir mimariydi ... can sıkıntısını öldürmek, duyuları bilmek, ruhu gergin tutmak için dünyaya hangi tanrının getirdiği kimsece bilinmeyen tek oyundu.
Sayfa 12 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Çıkış yolunun güzel olacağına ve asla geri dönmeyeceğimi umarım. -Frida
İnsanın kanını tükettiği gibi ben de gözyaşlarımı tüketiyorum. Gözyaşları, kanın negatif baskısıdır. Sonuçta aynı şeydir. Sözcüklerin, bedenin akması, sıvılaşmasıdır. Kabuk tutmayan yaraların sıvılaşmasıdır. Tabii, eğer insanın kökleri kurumuyorsa... -Frida

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Diego bir gün New York’ta, “Tanrı’ya inanmıyorum ama Picasso’ya inanıyorum.” demişti. Ne kadar haklıydı. Bu ufacık adamın eşi benzeri yoktu. Louise Nevelson da kendi tarzında benzer bir şey söylemişti. “Daha beşikteyken bile bir melek gibi resim yapıyordu Picasso.” Bense çok sıradan bir şey söyleyeceğim, ne yapalım: Ne göz var Picasso’da! Hayatımda, onunkine benzer bir ikinci bakış görmedim. Gözleri, çevresindeki her şeyi, sizi, beni, her şeyi anında tuvalin üstünde sabitleştirir gibiydi. Korkunçtu o bakış. O bakış sayesinde, sırf o bakışa sahip olduğu için doğuştan yarı yarıya ressamdı zaten. -Frida
Sol yanında Amerika, belki de yalnızca Detroit vardı: Borular, üzerinde FORD yazan bacalarıyla bir fabrika, fabrikanın bir bulut oluşturan dumanı ve büyük binalar. Sağ yanında bir Aztek tapınağı, Kolomb-öncesinden kalma tarihi yapıtlar, gökyüzünde güneş ve ay, bir de özellikle kökleri bir kupa biçiminde resmedilmiş bitki ve çiçekler. Birbirinin böylesine karşıtı iki dünya, köklerinin bulunduğu dünyayla bu dünyaya yalnızca bir elektrik temasıyla bağlı ikinci dünya arasında, uzun pembe bir elbise giymiş ve davete gitmek üzere yola çıkmışçasına eldivenler takmış Frida vardı, her zamanki gibi ciddiydi. Kuş kanatları gibi alnında birleşen kalın, kara kaşları Frida’nın yüzünün simgesiydi ama bu kaşlar aynı zamanda da gitme isteğini, yürüyemese bile uçma isteğini, özetle düşsel kaçışlarını da simgeliyordu.
Reklam
Geri17
112 öğeden 106 ile 112 arasındakiler gösteriliyor.