"Sevgili Deniz,
Hayatının içine akıttığım o zehirden, sonuna
anlam veremediğim bir kitabı anlamaya çalışarak kurtulamazsın. Bana dair hiçbir şeyi anlamamalısın. Çünkü sen, tümüyle sen, baştan ayağa sen, beni daha fazla sarsabilirsin."
Avuçlar işte tam da bu sebepten çukur, Deniz. İki el birbirine değdiğinde başka bir avuç o boşluğu doldurabilsin diye. Öyle olmalıydı. Zira bir yapbozun iki parçasının birbirine uyması gibi bir yerli yerindelikti bu.
Ön kamerayı ve zamanlayıcıyı ayarlayarak telefonu havaya kaldırdığımda Yağız'a seslendim. "Kameraya bak!"
Bir, iki, üç!
Flaşın patlamasıyla dudaklarını yanağıma gömmesi aynı anda gerçekleşti.