En Mavi Göz’de bir çocuğun gözünden, ayrımcılığı, ırkçılığı, dışlanmayı, toplumun güzellik algısı kalıpları yüzünden kendinden nefret etmesininin sonuçlarını okuyoruz. Pecola siyahi bir kız çocuğudur. Hiç kimse tarafından sevilmeyen, suçlu görülen bir kız çocuğu. Romanda ırkçılık, aile içi şiddet ve ensest konuları hakim. Bazı yerlerde okumakta zorlandım. Duyduğumuz, tanık olduğumuz, izlediğimiz bu olayların okurken de bu kadar etkileyici ve gerçekçi olması şaşırttı beni. Bu da yazarın iyi anlatımını gösteriyor.
Kitap mevsimlerden ismini alan bölümlerden oluşuyor. Olaylar değişiyor ancak sonunda yine Pecola’ya bağlanıyor. Bazen bölümler arasında anlayamadığım kaçırdığım yerler oldu maalesef. Bunu da kendi açımdan olumsuz bir durum olarak yorumlayabilirim.
Pecola’nın horgörülmesinin, acı çekmesinin yanında çevresindeki insaların suskunluğu, görmezliği, kayıtsızlığı daha da katlanılmaz oluyor. Kitapta beni çok fazla etkileyen bölümden biraz alıntı bırakmadan geçemeyeceğim:
“Hepimiz -onu tanıyan herkes- pisliğimizi ona silerek temizledikten sonra çok erdemli hissettik kendimizi. Onun çirkinliğinin üstüne bindiğimizde hepimiz çok güzeldik. Sadeliği bizi süsledi, suçu günahlarımızdan arındırdı, çektiği acı sağlıkla ışıldamamızı sağladı, acayipliği sayesinde mizah anlayışımız var zannettik. Onun konuşamaması kendimizi dilbaz sanmamızı sağladı. Yoksulluğu bizi bonkör kıldı…”