Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir Çiçek Sergicisi der ki
Yok artık pek konuşmuyoruz Benim sözlerim eksildi Onunki de eksildi Zaten kelimeler sonludur Öyle değil mi Donuk donuk bakışıyoruz Ben ölüme iyice yakın O yaşamaktan uzak Öyle bir gök içinde durmuş gibiyiz Karanfiller ölürken Karanfillerden bir deniz.
Bir Çiçek Sergicisi Der ki..
Acılar acılara eklenince ağırlaşıyor Gövdem de ağırlaşıyor
Sayfa 24 - YKY Yayınları
Reklam
Bir çiçek sergicisi der ki...
Sanki bir karanfilden sürekli doğmuşumdur
Sayfa 26 - YKY Yayınları
Edip Cansever’in Ben Ruhi Bey Nasılım adını taşıyan uzun şiiri, İstanbul’da sahneye “taşınıyor”muş. Bir şiirin sahneye taşınması nasıl bir şey ola? Hatırladığım kadarıyla o şiirde “Ruhi Bey” hem kendisinin, hem başkalarının (çiçek sergicisi, meyhane garsonu, meyhane patronu, kürk tamircisi Yorgo, Hayrünnisa, bir genelev kadını, otel kâtibi, cenaze kaldırıcısı gibi birçok kişinin) açısından anlatılır. Her ne kadar ortada bir “hikâye” varmış gibi görünürse de, ortada olan bence hikâye edilmiş bir şiirdir. Mesele burada değil. Mesele bir şiirin sahne diliyle söylenip söylenemeyeceğinde. Bir şiir şayet sahneye aktarılıyorsa, aktarılabiliyorsa, “sahnedeki şiir” artık, bizim bildiğimiz özgün şiir olmaktan çıkar, başka bir şey, bir sahne oyunu haline dönüşmüş olur.
Bir Çiçek Sergicisi der ki
Geçen gün gördüm Acımayı unuttum Sevinmeyi unuttum Ben her şeyi artık unutuyorum Ama o geçerken ne yalan söyleyeyim şuramda bir ağrı duydum Ağrı da değildi belki, hani, nasıl Gövdemi yeniden buldum Acılar acılara eklenince ağırlaşıyor Gövdem de ağırlaşıyor
Sayfa 42
Bir Çiçek Sergicisi der ki
Onun kırmızı yapraklardan yapılmış Bir zaman dışlılığı vardır Beni anlamaz Anlamaz, niye anlasın Anlaşılmak! -değil mi ama- sanki kimsenin olamaz.
Sayfa 40 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
62 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.