Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
160 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 saatte okudu
Türk tiyatrosu denince akla ilk gelen yazarlardan biridir Haldun Taner. Keşanlı Ali Destanı ise dilden dile çevrilerek dünyanın pek çok ülkesinde sahnelenmiş; modern epik tiyatrosunun en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilmiştir. Peki acaba bu kitap neden bu kadar çok ilgi gördü? Çünkü bizi anlatıyordu. Bütün insanlığı. Bir toplumda neden hep kahramana ihtiyaç duyulduğunu, birinin nasıl zorla kahramanlaştırıldığını ve ahlakın, kanunların nasıl çöktüğünü anlatıyordu. Galiba bütün bir kitabı "Oyun gerçeğe dönüşür." sözüyle özetleyebilirim. Eğer kitabı daha okumadıysanız ve okuyacaksanız size eserden daha derin anlamlar çıkarmanızı sağlayacak birkaç öneri sunabilirim. Kitabın ilk sayfalarında oyuncular tanıtılıyor ve bu karakterlerin isimleri tıpkı Şinasi'nin "Şair Evlenmesi" eserinde olduğu gibi onların kişilik veya fiziksel özelliklerini sunuluyor okuyucuya. Şişman polis ve Zilha gibi. İkinci olarak da 1960 Türkiye'sini araştırmanızı tavsiye ediyorum, bu kitaptaki birçok olayı daha iyi anlayıp kavramanıza yardımcı olacaktır. Eser oldukça akıcı ve dili de yormayacak türden. Okumaya başladığınız ilk dakikadan itibaren sizi içine çekebilecek bir tiyatro oyunu. Herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir eserdir Keşanlı Ali Destanı. Yeni satırlara yelken açmanız dileğiyle.
Keşanlı Ali Destanı
Keşanlı Ali DestanıHaldun Taner · Yapı Kredi Yayınları · 20151,933 okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
15 bölümden oluşan ve her bölümün sonunda diğer bölümü de okuyayım isteğiyle bir çırpıda bitirmeniz muhtemel. Sanki tiyatro seyredercesine bir his bırakan. Hatta, acaba tiyatrosu oynanmış mı ya, diye araştırdığım ama oynanmayan ki keşke tiyatrosu oynansa izlemesi ne zevkli olur dediğim kitap. Kitaptaki karakter olan Zina’nın her ne kadar Ruslar için ne anlama geldiğini bilmesem de biz Türkler için bu ismin olması da pek manidar olmuş o da ayrı mesele. Ha bir de Dostoyevski’nin nerdeyse kitabın başından sonuna kadar Shakespeare’ye giydirip durmasına da hiç Shakespeare okumamış olmama rağmen anlam veremedim desem yalan olur ama bu kadar niye kurulmuş Dostoyevski onu anlamadım :)
Amcanın Düşü
Amcanın DüşüFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 20173,308 okunma
Reklam
İstanbul hatırası,Tarık Şerbetçioğlu
İstanbul Hatırası 1910 yılından başlayıp 1950 de biten ve insanın yüzünde baş karakter Ali amca sayesinde tebessüm bırakan bir oyun.(bakın burası çok önemli :) :ki oyunun metnini okurken bu duygu oluşması harika bir duygu ).İstanbul,kantolar,geleneksel Türk tiyatrosu,karagöz ,kavuklu herkes bir arada ki aynı zamanda oyunun metni aksamadan devam ediyor. Ali'nin hain fransız askerini sahnenin ônünde ôldürmesiyse seyircinin içini ferahlatacak cinsten. Toparlayacak olursak okuması tahmini 1saat 10 dakikada biten oyunun sonunda yuzde gülücük oluyorsa iyi oyundur vesselam. 😊😊
İstiklal Caddesi'ndeki, zemin katında Akbank şubesi bulunan bir sonraki modern binanın arazisinde ise bir zamanlar mimar Barborini tarafından 1875'te yapılan, iki katlı Varyete Sirk Tiyatrosu vardı. Burası 1877'de El Dorado isimli kabareye dönüşmüş, 1897'de önce Verdi ve sonra da Odeon isimleriyle yeniden tiyatro olmuştu. 20. yüzyılın başında Eclair Sineması oldu (daha önceki turumuzda rastladığımız, Sponeck'te Beyoğlu halkını filmle tanıştıran) Sigmund Weinberg burada Türkiye'deki ilk "sesli" filmi sundu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında Şık Sineması oldu. Giovanni Scognamillo buranın zamanında Beyoğlu sinemalarının en şık ve lüksü olduğunu söyler.
Sayfa 179 - ilk sesli film, şık sinemasıKitabı okudu
LATİFE Tanınmasın, rahatsız edilmesin diye, Atatürk'ün isteğiyle “Fatma Sadık” adıyla pasaport düzenlenmişti, yurtdışına giderken “Latife” kimliğini değil, “Fatma Sadık” kimliğini kullanıyordu.Konser, tiyatro kaçırmazdı.Kenter Tiyatrosu'ndan sezonluk koltuk alırdı.Beyoğlu'na sinemaya giderdi.Yemesine içmesine dikkat ederdi, hiçbir
348 syf.
8/10 puan verdi
Teoman Yazgan çok özel bir isim . Muhsin Ertuğrul'dan bu yana süre gelen Devlet Tiyatroları oluşumunu , oyuncularını , yönetmenlerini ve oyunlarını yakından gözlemlemiş. Kendisini şanslı sayıyor . O zamanlar tiyatro'nun üzerinde bu denli bir baskı söz konusu değildi . Devlet büyükleri oyunları izlemek için vakitinde salonda olurlardı. Tabi Ankara seyircisi de özeldi. İlk konservatuvar , ilk devlet opera balesi , ilk devlet tiyatrosu ... Sanatın kalbi ... Kitap o dönem oyunlarını detaylı şekilde inceliyor . Okunası bir kitap .
Örnek Bir Cumhuriyet Kurumu Devlet Tiyatrosu
Örnek Bir Cumhuriyet Kurumu Devlet TiyatrosuTeoman Yazgan · Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü Yayını · 20091 okunma
Reklam
114 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Darüssaade ağası ya da kızlar ağası, Osmanlı sarayındakı haremağalarının başıydı. Afrika'dan getirilmiş, hadim edilmiş bir köleydi. Osmanlı hanedan ailesiyle yan yana yaşayan darüssaade ağaları, saray içinde güç odaklarından biri haline gelmişti. Ohio State Universitesi'nden Profesör Jane Hathaway, 300 yıl boyunca devam eden darüssaade
Atlas Tarih - Sayı 82 (Eylül - Ekim 2023)
Atlas Tarih - Sayı 82 (Eylül - Ekim 2023)Atlas Tarih Dergisi · Doğan Burda Dergi Yayıncılık · 20236 okunma
94 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu eseri okuyalı 3-4 yıl oldu. En sevdiğim tür; roman ve öyküdür. Bu kitabı, konusuna bakmadan direkt okumaya başlamıştım. Her ne kadar Orwell'ın Hayvan Çiftliği'ni Ankara Devlet Tiyatrosu'ndan izlemiş ve dakikalarca ayakta alkışlanmasına bizzat şahitlik etmiş olsam da (iyi bir tiyatro izleyicisiyimdir ve hayatım boyunca gördüğüm en coşkun seyirci o oyundaydı), doğrusu bu eserden böylesine bir güzellik beklentim yoktu. Beni gerçekten şaşırttı. Okuduğum en güzel denemelerden biri oldu. Eser, kitabevlerinde "sosyolojik" olarak kategorize edilmiş. Yazar, düşüncelerini, İngiltere ve sosyalizm çerçevesinde akıcı bir dille aktarıyor. Siyasî yönüm çok değildir, siyasetle pek ilgilenmem; ama bu politikvari eser beni kesinlikle sıkmadı ve yazar yaptığı iyi tespitler ile, göndermeli tümceleri ile bana hem keyif verdi hem de eğlendirdi. Hiç şüphesiz bende farkındalik yarattı. Sonuçta üzerinde yaşadığımız bir dünya burası ve kendimizi bu dünyadan tamamen soyutlayamayız. Nasıl bir gezegende yaşadığımıza dair bir fikrimizin oluşması açısından, İngiltere ve İskoçya'ya dair bir fikir edinmek bakımından bu eser kesinlikle okunmalı.
Aslan ve Unicorn
Aslan ve UnicornGeorge Orwell · Sokak Yayınları · 1984267 okunma
Bir zamanlar Godard'ın gözünde her şey sinema demekti. Şimdi neredeyse her şey Hollywood olmuş. Sadece Hollywood'un kendisi de değil, Hollywood'un Antonioni, Fellini, Truffaut, Chabrol gibi paralı askerleri ve hatta kendisini Vietnam'da Amerikan emperyalizmine karşı verilen savaşta kırsal kesimde yaşayan köylü­lerin mücadelesinin tarihini yazma işine adamış Joris lvens gibilerin yaptıkları da. Tek gerçek devrimci sinemayı kendisinin Dziga-Vertov Grubu'yla Godard ve Brechtvari Pekin Operası doğrultusuna sahip Mao yapmaktadır. Bunun tam tersine, Godard'ı kendi kıyılarından içeriye sokmayan Küba tamamen revizyonizme kaymıştır. Bunun yanında, Brecht'i de eski karısı büsbütün ayartmış ve öteki burjuva parazitleri Berlinier Ensemble tiyatrosu etrafına çöreklenmiştir.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.