Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Suç ve Ceza baştan sonuna kadar okuduğum , büyük bir kısmı­nı çevirdiğim, daha doğrusu çevirdiğimi sandığım ilk yabancı kitap. Bu bir keşifti. Kristof Kolomb'un önüne Amerika'yı çı­karan kader, benim karşıma da Dosto'yu çıkarmıştı, Dosto'yu, yani sonsuzu. Bu girdaplar ve zirveler dünyasında, tek başıma dolaşacak yaşta değildim . Kıyıdan seyrettim ummanı.
Sayfa 62
Hugo Cemil
"Ben orta mektepte Sefilleri okudum . Niçin okudum , bilmiyo­rum . Kulaktan herhalde. Bir mecidiye verdim, kira ile oku­dum on günde. Bu on günde okuldan kaçtım . Ben haddizatın­ da Fransızca'yı Sefilleri okumak için öğrendim." Meriç'in Hugo'ya ilgisi o denli artacaktır ki sonunda arka­daşları kendisine Victor Hugo lakabını vereceklerdi.
Sayfa 62
Reklam
463 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kitap incelemesinden ziyade yazarın hayatına dair bilgi içeren bir yazı yazmak istedim. Fikirleriyle, hayatıyla beni etkilemiş bir insandır kendisi. İncelemede yazdığım bilgilerin kaynağı; Kızı Ümit Meriç’in yazdığı:
Babam Cemil Meriç
Babam Cemil Meriç
Dücane Cündioğlu’nun yazdığı:
Kırk Ambar 1: Rümuz-ül Edeb
Kırk Ambar 1: Rümuz-ül EdebCemil Meriç · İletişim Yayıncılık · 2006548 okunma
İnsan-İnsaf-Yargı-Adalet
Kısacası, insaf göstermeli, insaflı olmalı. Çünkü insaf, hu­susiyetleri olan fikir ve sanat adamları bir yana, her insan tekinin, sıfatlarıyla değil, bilâkis mevcudiyetiyle hakettiği mukabelenin asgarî vasfıdır. Unutulmamalı ki ‘nısf (yarım) sözcüğünden türeyen insaf, gerçekte tam ortadan ‘yarmak’, yargıda bulunurken “ikiye bölmek”, kısacası "âdil davran­mak” anlamına gelir. Bu bakımdan biz de sadece eldeki mal­zemeyi biraraya getirirken dikkatli ve titiz davranmakla yetin­meyecek, bu malzemeyi yorumlarken de insaflı ve âdil olmak için elimizden gelen gayreti göstermeye itina edeceğiz; yani karşı karşıya kaldığımız yumağın iplerine asılmak yerine, bu ‘çilenin (!) narin ipliklerini tek tek ve sabırla ayırmayı dene­yeceğiz.
Sayfa 57
Reklam
Özlemişim Dücaneyi..
Vazifelerimizi, zannedildiği gibi, tercihlerimiz değil, bilâkis tesadüfler belirler; belki ga­rip gelecek ama, o tesadüfleri de sözümona tercihlerimiz ta­yin eder. (İtirazı ve dahî vakti olanlar varsa, hiç durmasınlar, tam da bu noktada seçmek ile seçilmek arasındaki o ince far­kı soruşturmaya başlasınlar!)
Önsöz
Tercüme önemli..
Rus nesrinin Dostoievsky gibi rakipsiz bir tâcidârı Eugénie Grandet tercümesine aylarını harcamıştı. İleri Batı ülkelerin­ de Balzak’ı çevirmeğe uğraşanlar, çok defa Kitab-ı Mukaddes şerhleri gibi, bu işe ömürlerini vakfederler. Bizde ise, kitapçı vitrinlerini ‘şaheserler makteli’ hâline getirmek için şaşılacak bir gayret sarfeden bezirgânlardan biri [Haydar Rıfat], Goryo Babayı [İstanbul, 1934] yirmi günde tercüme etmekle öğünüyor.(12 ) 12- Meriç yine bir vesileyle de şöyle der: “1934’ te Haydar Rıfat Goryo Babayı tercüme etti. Buna tercüme demek mecburiyetinde kaldığımız için üzülüyoruz.” (CM, "Balzac", Altın Gözlü Kız, s. 71) Münekkid yıllar sonra da kanaatlerini aynı kızgınlıkla tekrarlamaktan kaçınmayacaktır: " Haydar Rıfat Kapitalin bir kısmını tercüme etti, tek satırını bile anlamadan. Tolstoy’ un Bâsübâdelmevtini de o tercüme etti. Hamâkate bak ki bir haftada, yirmi günlük bir seyahat sırasında yapmış bu tercümeleri. Goriot Baba’ yı da o tercüme etmişti. Tabiî, berbat mı berbat. ” (Bkz. Halil Açıkgöz, Cemil Meriç ile Sohbetler, (2 Ağustos 1977), s. 232-233, İstanbul, 1993). Çok ilginçtir ki Vadideki Zambak mütercimi Nahid Sırr Örik’i şiddetle eleştiren münekkid, aynı mütercimin Goriot Baba (Ankara, 1943) adlı tercümesini sükûda karşılamıştır.
Sayfa 9
Yeni devrin yeni şarkılarında takdis edilen biricik idol: Para. Çöken cemiyetin enkazı altında ezilmemek için bir gladyatör kalpsizliğiyle döğüşebilmek lâzım. "Ölmemek için öldür!" ikbalperestlerin parolasıdır. Ekim 1941... Balzac’ın (1799-1850), içinde nefes alıp ver­diği Paris'in acımasız koşullarım tasvir eden bu genç ve sert satırlar, Cemil Meriç'in -henüz 25 yaşındayken- İstanbul’da neşrolunan ilk makalesinden... Çok geçmeden yayımlanacak ilk çeviri de Balzac’ tandır; sonrakiler de... İlk çevirinin girişinde, genişçe bir Balzac etü­dü yer alır; ufak tefek değişikliklerle ilk makale de bu etüdün içinde... Balzac, bu yıllarda genç adamın bütün dünyasını bir sis gibi kaplamıştır âdeta. Cemil Meriç, hayatının birkaç yılını La Comédie humainein sayfalarına, yani bu dâhi romancının eserlerine gömdüğünü söylediğinde, daha 26 yaşındadır:
Sayfa 5
Pencerelerden Bakma!
“Mabede girmeyen adam, boşuna pencerelerden içeriye bakma! Mabed Çiçeron’larla konuşmaz. Hafızan kitap kapakları ve fihristlerle -içindekiler- dolu. İsimler, isimler...Sonra? Sonra boşluk...”
Reklam
... Işığa Hayata Sonsuza Düşman(!)
“Mabedler her devirde ziyaretçisiz kalmış; Buda kovalanmış, İsa çarmıha gerilmiş, Gandi öldürülmüş. İnsanlar ışığa, hayata, sonsuza düşman. Onları rahat bırak. Ve yaşa! Aydınlanmak için yan, aydınlatmak için değil.”
206 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.