Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
Eyvallah Üstad.
Her mabed bir Fildişi Kule, her Fildişi Kule bir mabed. O mabedin kandillerini gözlerimin ışığıyla tutuşturdum. O mabedin mihrabında şahlanan alev kalbimden fışkırıyor. Fildişi Ku­lemi senin için hazırladım, meçhul dost! Cemil Meriç, 2 Ocak 1963
Sayfa 1
Reklam
Sınıfların kaotik bir mahiyet taşıdığı bir ülkenin kendine göre meseleleri yok mudur? Gerçek entelektüel önce ülkesinin haklarını düşman bir dünyaya haykırmakla görevlidir. Yani rüşeymi bir mahiyet taşıyan şu veya bu sınıfın ideolog veya demagogu olmamak, ülkesinin bütününü, bütün ülkelere karşı müdafaa etmek vazifelerin en büyüğü değil mi? Şüphesiz ki böyle bir tasavvur, şairane bir ütopyadır, insan kucağında yaşadığı toplumdan sıyrılamaz. Sıyrılırsa, okunmaz ve anlaşılmaz.
Sayfa 238 - Cemil Meriç, Jurnal II - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Adları asırların dudağında dolaşan şaheserleri ancak isimleri ile tanıyoruz. İnsanlığın azametli fikir abideleri bizim için hâlâ keşfedilmemiş birer kıta halinde. Çağların sanat okyanusuna dalan araştırıcılar bize tek tük incilerle birlikte cam parçaları ve sardalya kutuları getirdiler. Hani De Natura Rerum? Hani Paradise Lost? Hani ilim tarihinde devirler açan The Origin of the Species? Hani milyonların mukaddes kitap tanıdığı Das Capital?
Sayfa 202 - Cemil Meriç - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Ondokuzuncu asra kadar, Osmanlı ülkesinde bir ortak şuur vardı: İslâmiyet. Vahye dayanan bir hakikatler bütünü. O cihanşümul dinin izahı, yorumu ve yayılması için binlerce düşünce ve duygu adamı ömrünü harcamıştı. Bütün bir içtimai nizamın temeliydi İslâmiyet. Sosyal bir sınıfın veya kavmin değil, ümmetin inançlarını dile getiriyordu. Ayıran değil, birleştirendi. İnananlar kardeştiler. İnananlar, yani insanların hepsi. Tek Allah, tek kitap, tek hakikat, tek halife, tek dünya. Yunus'un mısralarını kanatlandıran imanla, Mesnevi'deki pırıltılar aynı ezelî nurdan. İslâmiyet Süleymaniye'de kubbe, Itri'de nağme, Bâkî'de şiir.
Sayfa 164 - Cemil Meriç - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Batı medeniyeti kelime medeniyetidir. Kavga önce kelimelerle yapılır, sonra silâhla. Biz medeniyet ölçülerini sadece Avrupa'da zannediyoruz. Osmanlı bir hamle medeniyetidir. Sınıf kavgaları yoktur. İnsan mukaddestir. Medeniyetin tek ölçüsü kitap, felsefe, dil değildir. Ve aynı yolu takip etmesi de gerekmez başka toplulukların.
Sayfa 183 - Cemil Meriç - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şiir bir avuç insana hitap ediyordu, çünkü bu bir avuç insanın dışında düşünen kimse yoktu.
Sayfa 189 - Cemil Meriç - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Cemil Meriç, Kemal Tahir yolunda. Osmanlıyı müdafaa ediyor ama Marksizme karşı kesin cephe almıyor. Bizim Osmanlıya bakışımız da ondan farklı. Benim için Osmanlı "aşılmış bir merhale"dir. Büyüktür, muhteşemdir, güzeldir ama "aşılmış"tır. Bir daha geri gelmez. Tarihin hiçbir ânı geri gelmez. Tarihi bilmek bana güven verir. Fakat Topkapı sarayında yaşayamam.
Sayfa 158 - Mehmet Çınarlı, Mektuplar XI - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Çarpışan iki medeniyet var: Türk-İslâm medeniyeti bin yıl fetihler yapmış, belli ölçüleri, belli zaferleri, belli başarıları var. İhtiyarlamış. Hıristiyan Batı medeniyeti hem temelinde, hem de içtimai yapısında farklı ve başka. Bence en esaslı fark: insana bakışlarında. Osmanlı için insan uluhiyetin nusha-yı suğrası. Mukaddes ve muhterem. Servet ve mevki gibi tesadüfi tefavütlerin dışında bir insan haysiyeti var.
Sayfa 162 - Cemil Meriç - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Kahramanların sözle kaybedecek zamanları olmadığına göre lâf ebeliğine lüzum da yoktur. Öyle ya, fatihler için tek mukaddes kelâm vardır: Kelâm-ı Kadim. Üstelik onlar bir kitap ve kelime medeniyeti değil, bir iman ve aksiyon medeniyeti yaratmıştır.
Sayfa 160 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Maziye dönmek veya kaybolan bir çağı diriltmeğe çalışmak abesle iştigal olur. Bence, Devlet-i Aliyye'nin kuruluşundan Tanzimat'a kadar geçen her asır muhteşem ve göğüs kabartıcıdır. Bir kitap ve kelime medeniyeti değil, bir iman ve aksiyon medeniyeti yaratmışız. İnsan haysiyetini yücelten, adalet ülküsünü gerçekleştiren büyük bir medeniyet. Hiçbir 'izm'in erişmediği ve erişemeyeceği bir rüya. İnsanın ve insanlığın altın çağı.
Sayfa 159 - Cemil Meriç - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Voltaire'e sorarsanız, "yaşayanlara nazikâne davranmalıyız; ölülere tek borcumuz kalmıştır: hakikat."
Sayfa 105 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Bu Ülke'yi ben yazmak isterdim. Yazamayacağımı biliyorum, ama hiç değilse bir ilim mensubu, bir psikolog olarak şu satırları ben yazmış olsam kendimle övünürdüm...
Sayfa 108 - Erol Güngör - Kapı YayınlarıKitabı okudu
İslâm'dan evvel Türk düşüncesi yoktur. Bir Farabî'ye, bir İbn Haldun'a dayayacağız düşüncemizin köklerini.
Sayfa 121 - Cemil Meriç, Sosyoloji Notları ve Konferanslar - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Köprülü, 1924'te Türkoloji'yi Türkiyatla karşılamıştı. Daha dürüst, daha bizim, daha efendice bir kelime. Ne kapitülasyon kokuyor, ne kültür emperyalizmi. Edebiyat, arziyat, lisaniyat vs. gibi. Bu kelimenin Türkolojiye çevrilmesi, sanıyoruz ki 1933 Üniversite İnkilâbı'yla yaşıt; yani Türkoloji, Türkçemize Alman yahudilerinin armağanı, Romanoloji gibi. Zira sayın Ergin'in üstadâne tavırlarla mevcudiyetinden bahsettiği Romanoloji diye bir bilgi dalı yoktur Fransa'da. Bu kelimeyi yurdumuza gelen yabancılar -Spitzer ve avânesi- uydurmuştur. Nitekim İngiltere'de Anglistik diye bir mefhum da yoktur.
Sayfa 51 - Cemil Meriç, Türkperestlik ve Türkiyat - Kapı YayınlarıKitabı okudu
83 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.