Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öğretmenim...
Bu şiiri okuduğum lisede bir öğretmenler günü öncesinde yazmıştım. 17 yaşımdaydım. Yine aynı yıl ödül aldı. Bizler öğretmenlerimizi hep candan sevdik. Her fırsatta da söylerim. Öğretmenler uygar bir toplum kırmızı çizgisidir. Bizimde öyle olmalı... İyi ki varsınız... ******************************************* Tebeşir tozlarından uzandı sana ellerim Kitabın kokusunda sarıldın çocukluğuma Gül demeti sözcükleri sen çoğalttın hep içimde Mavi yazdı karakalemim Bilmediğim ama hissettiğim dünyayı İlk seninle öğrendim Seninle tanıdım Siyahla, beyazı Gökkuşağından renklerim Kelimeler dolusu kırlarım oldu Işığı, aydınlığı oldun gelecek günlerimin İlk seninle tutundum hayata Seninle uzandı ellerim öğrettiğin dünyaya Çoğaldım hece hece Ve kelime kelime Dokununca sesin sesime Büyüdü içimde umutlar Sonsuz rehberim, öğretmenim…
Uğur Üstündağ
Uğur Üstündağ
204 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
İNSANI HAYALİN DERİNLİKLERİNE GÖTÜREN KİTAP: A’MÂK-I HAYAL
" İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendisini bilmezsin, Ya nice okumaktır?…" - Yunus Emre Bu inceleme belki de yazmakta en çok zorlanacağım incelemelerden biri olacak: Filibeli Ahmet Hilmi’nin kaleme almış olduğu A’mâk-ı Hayal. A’mâk-ı Hayal, edebiyatımızın ilk felsefi ve gerçeküstü romanıdır. Bu yönüyle eser
A’mâk-ı Hayal
A’mâk-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202116,8bin okunma
Reklam
Öncesinde yenidendim, sonrasında eskidendim. Geldim gördüm betikleri, anladım bir nedendim. Bir oyunda üşüdüm, bir oyunda terledim. Birine merdivendim, öbürüne gidendim.
On iki yıl öncesinde yazılan bir satır Yarım kalan bir hayal Yarım kalan bir sevinç Yarım kalan bir his Yarım kalan çok şey Tam olan bir vicdanla Elinde ne var diye bakıp duran aklıyla Bir şarkı mırıldandınır Hüzünle karışık Umut tınısı içindeki çocuğa... E.T
“Gel, birlikte gidelim, bir deniz kenarı olalım” diyordum. O, yaşamı boyunca hiç denize girmediğini, güneşte gövdesini yakmadığını yazıyordu. “Gel” diyordum. “Bizi bir deniz bilir. Bir deniz bizi olduğumuz gibiliğimizle sarar, bağrına basar.” Gelmedi..." diyordu Cavit Kürnek. Çünkü Arkadaş: "BEN yüzmeyi bilmem. denizi sevmem, çünkü yüzmeyi bilmem. bacaklarımı hiç mayo giyip güneşte yakmadım. ben mayo giymedim hiç." diyordu. Sonrasında, tartışmalar, suçlamalar, kırgınlıklar ve kesilen arkadaşlık. Kürnek, 5 yıl önce bir Şubat gününde ayrıldı aramızdan. Tüm o kırgınlıkları, hataları, yanlışlıkları dünyada bırakarak gitti Arkadaşın yanına, elinde bir deste umut çiçeğiyle. Sina Akyol, Arkadaş'la, 1970 yılının Nisan ayında tanışmış. Ankara' da... Kızılay'a doğru giderken, bir şiir gecesi çıkışında... Aralarındaki bazı farklılıklar, farklılaşmalar olsa da, Arkadaş'ın son zamanlarında araları biraz açılsa da, yine de devam eden bir arkadaşlık. "Ankara'da, Zafer Çarşısında gördüm Arkadaş'ı. Arkadaşlarıyla birlikte, oturmuş çay içiyordu. Uzaktan selâmlaştık. Nasıl olsa yarın bilemedin öbür gün... yakından selamlaşırdık (!) Olmadı. Selâmlaşamadık." Yarın, belki öbür gün... Ama sonra ölüm. En az yaşam kadar gerçek ölüm, Akyol'u da, yine bir Şubat günü, aldı bizden. İki dostundan çok daha öncesinde, 1973 yılının bugününde, Arkadaş Zekai Özger hayata gözlerini yumdu. Yaşasa 76 yaşında bir ihtiyar olacaktı. Olamadı. Sonsuzluğunun 51. yılında, sakalsız oğlanı, büyük bir saygı ve derin bir sevgiyle hatırlıyoruz.
Ahmet Ünal

Ahmet Ünal

@Bloodyking
·
21 Ağustos 2021 20:05
Sina Akyol
Ankara'da, Zafer Çarşısında gördüm Arkadaş'ı. Arkadaşlarıyla birlikte, oturmuş çay içiyordu. Uzaktan selâmlaştık. Nasıl olsa yarın bilemedin öbür gün... yakından selamlaşırdık (!) Olmadı. Selâmlaşamadık. En son, morgda gördüm onu. Tabutunun içinde... Alnındaki izleri sorduğumda, yapılan otopsinin izleri olduğunu söylediler. ...................... 73 yılının 9 Mayıs günü uğurladık Arkadaş’ı. Üstüne çiçek ve toprak attık. Ve bir süre, inanamadan yaşadık ölümüne. ......................
144 syf.
10/10 puan verdi
·
52 günde okudu
Rüveyda, burda şimdi sen varsın; gözlerin var.
Nurullah Genç'in ilk okuduğum eseriydi. Rüveyda üzerinden sembolik olarak sevilene bir sesleniş söz konusu. Şair, şiirlerini çok naif ve zarif bir üslupla işlemiş. Dili daha öncesinde okuduğum şiir kitaplarına göre daha yalın ve anlaşılırdı. Kitabı iki defa okudum. Her okuyuşumda şiirlerden ayrı bir lezzet aldım. Kitabın sonlarına doğru insanın içini bir hüzün kaplıyor belki de Rüveyda olmayı istemenin hüznü bu. Kesinlikle okunmasını tavsiye ettiğim kitaplardan. Keyifli okumalar.
Rüveyda
RüveydaNurullah Genç · Timaş Yayınları · 20204,063 okunma
Reklam
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
İLKBAHAR ÖNCESİNDE KARAMSAR VE İYİMSER DÜŞÜNCELER
Uzun, kirli, sarı Bir sözcüğün parmakları Sözcüklerin de Yazgıları var Ne kötü Ölüm sözcüğü olmaya tutsaklanmak
Sayfa 167
Arada
Güz güneşi benzeşiyor bahar güneşiyle Biri kışa girerken biri kıştan çıkarken Biri yeni bir aşk öncesinde bir kederden sonra Biri biten bir aşktan sonra kedere girerken
Sayfa 140
Sinema Bir Şiir Olsaydı O, En İyi Şairlerden Biri Olurdu!
Asla kaçırmamanız gereken Andrey Tarkovski filmleri 1-) SİLİNDİR VE KEMAN Silindir ve Keman, Andrei Tarkovsky'nin 1960 yılında Sinema Enstitüsü'nü bitirmek için çektiği 45 dakikalık mezuniyet filmi. Film bir işçiyle kemana yeteneği olan bir çocuk arasındaki ilişkiyi anlatır. Tarkovsky'nin Ivan'ın Çocukluğu (film) Ivan'ın
Reklam
Öncesinde hem azmış hem çokmuşum Sonrasında bir varmış, bir yokmuşum.
Sayfa 308Kitabı okudu
Beni hiç anlamadın, anlamayacaksın. Aslında o kadar da farklı değiliz, farklı bakıyoruz sadece, farklı düşünüyoruz. Senin sözde doğruların var; benim kalpte yanlışlarım. Senin gitmeyen korkuların var; benim bitmeyen duygularım. Senin uzun kahvaltıların var; benimse yetmeyen uykularım. Sen bir ömür sonrasında yaşıyorsun; ben bir saat öncesinde. Sen hayata koşuyorsun, ben hayatın gölgesinde. Öyle ki, bir adım mesafe bile bazen gurbet oluyor işte... -Ahmet Çabuk
Bir şey kaldı gecelerden birinde Senden. Öncesinde bilinmemiş bir şey, Silinmez bir ses gibi giden… Kelimelerden büyük, kelimelerin içinde, Bir şey kaldı senden Yaşamalar'ın arasında kaçamaklı. Veriliş rengi başka, alınış rengi başka… Söylemeye vakit kalmadan Dudakların altına bırakılmış bir şey. Karanlıkların tam ortasında bir kırmızı nokta… Gözlerce pırıl pırıl, ellerce saklı. Bir şey kaldı, bir denizin kıyısında senden, Bakışlarla yüklü, söylemelerle sessiz… Seninle dolu, seninle sensiz bir şey… Arandıkça bulunmamış yıllar yılı, Bulundukça aramaklı.
Özdemir Asaf
Özdemir Asaf
1980 sonrasında, darbecilerin arka bahçesi ve destekçilerince iddia edilen özgür ve liberal yaşam biçimi, o kısa zaman dilimi içinde şiiri de metalaştırmaya başladı. Taştan yağ çıkarmayı bilen kapitalizm ve medya, şiir ve şairden bir rant sağlamanın yolunu buldu. Televizyonlar, radyolar, reklam magazinleri, gazeteler boy boy resimler ve albenili sunumlarla şair ve şiirleri pazarladılar. Müzik eşliginde şiir dinletileri, şiir klipleri, şiir kaset ve CD'leri, şiir saatleri gibi- şiire ve şaire yakışmayan- uygulamalar, metalaşma ve metalaştırma sürecini hızlandırdı. Buna bir'meta furyası’ desek yanlış olmaz, üstelik 1980 öncesinde edebiyat, şiir ya da sanatin hiçbir dalında, hiçbir ölçüde görülmemiş türden... Böyle olunca da, binlerce kötü şiir ortalığı kaplamış oldu. Az okunan iyi şiire, en azından o süreç içinde, yaşamını marjinal olarak sürdürme seçeneği kaldı. (Zaten iyi şiir, 'toplumsal bellek ve zaman'la yerini bulan ve bir kenarda elmas gibi bekleyen şiir degil midir?)
Sayfa 24 - 12 Eylül ve ‘80’ Sonrası ŞiirKitabı okudu
Caiz Yalanlar
Öncesinde hem azmış hem çokmuşum Sonrasında bir varmış, bir yokmuşum
Sayfa 53 - Timaş Yayın GrubuKitabı okudu
1.055 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.