-"... Romancılardan Balzac… Güzel bir şey duydum televizyonda, diyor ki; “şu vaziyetlerde, ihtiraslı bir genç olarak Paris’e geldi. Tanıdığı yok, bilmem neyi yok, fakat o zamanın şartlarında zengin muhitine de kendini kabul ettirebilmek için çeşitli atraksiyonlar yapan genç bir insan… Ders veriyor, bir taraftan da yazı yazıyor… Bir müddet sonra farketti ki, kendisi dünyayı fethedebilir ve nitekim fethetti de!”. Şimdi, tâbir şu bakımdan hoşuma gitti; “dünyanın fethi” demek, ille toplar, gülleler, kılıçlar, bombalar filân demek değil… Herkes, insan olarak -kimse kimseye benzemez- bu dünyaya yayılan bir genişliktedir aslında da, bünyesinde var da, bunlar örtülü kalmıştır. Anlatabiliyor muyum? O örtülü kalmışlığı açabildiğin kadar tekâmül diyorsun, açılmamış olduğu kadar da olmamış diyorsun. Tabiî, bunu söylediğin zaman, orada irade meselesi giriyor, iradenin bunu yüklenebilmesi meselesi giriyor, vesaire, başka mesele… Özellikle genç arkadaşlara söylüyorum; böyle günübirlik fantezi şeylerle günü kurtarma adına değil de, hakikaten ciddi olarak girdiğiniz zaman, böyle değişik mevzularda -inşallah Allah onu nasib eder- hepiniz dünyayı fethe namzetsiniz. Şimdi bu çerçevede diyorum ki, biz hiç kimsenin hiçbir emeğini zayi etmeyeceği bir sistem sunuyoruz!.."
(SALİH MİRZABEYOĞLU, 29 Kasım 2014 ADALET MUTLAK'a Konferansı)