Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Medreseler...
Bundan bir yıl önce TBMM hükümetine karşı baş gösteren ayaklanmanın (Delibaş ayaklanması, Ekim-Kasım 1920) olduğu Konya'da o gece iki medreseyi ziyaret ettik. Sağlıklı, güçlü, gencecik öğrenciler, geleceğin mollaları medresenin avlusunda dizilmişlerdi. Bunların yanında geniş cüppeli, beyaz ve yeşil sarıklı mollalar ve hocalar da yer almıştı. İçlerinden biri, en nüfuzlusu, Mustafa Kemal Paşa'dan medrese sayısını artırmasını ve ayrıca medrese öğrencilerinin askere alınmamalarını da rica etti. Hoca konuşurken Mustafa Kemal'in kendini tuttuğu belli oluyordu. Ama öğrencilerin askere alınmamaları söz konusu olunca artık kendini tutamadı ve yüksek sesle, sertçe: "Ne o," dedi. "yoksa sizin için medrese, Yunanlıları yenmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir? Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephelerde dövüşür, yurt için canlarını feda ederken siz burada genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz! Bu besili delikanlılarınızın askere alınması için hemen yarın emir vereceğim." Mustafa Kemal, daha sonra bize, Anadolu topraklarında şimdi gördüğümüz dinç, sağlam delikanlıları askerden kaçıran 17.000 medrese bulunduğunu ve bunların askere alınmaları için gerekli emrin verilmiş olduğunu söyledi.
Sayfa 98 - KonyaKitabı okuyor
"Padişah hükümeti ve onun yardakçıları, ahlaksızlıklarıyla, çapulculuklarıyla, milli zenginliği çalmalarıyla ün yapmış insan türünün seyrek rastlanır örnekleridir. Bunlar kirli işleriyle milleti bölmek ve onu yırtıcı emperyalistlerin dişleri arasına atmak istiyorlar. Onlar, İngiliz sterlininin, Amerikan dolarının hatırı için milli bağımsızlığımızı ve Türklerin hayatını emperyalistlerin çıkarları uğruna satmaya hazırdırlar." Bunlar Mustafa Kemal'in kendi sözleridir...
Sayfa 94 - Mustafa Kemal Paşa'nın Türk Ordusunun Kuruluşu yıldönümünde yaptığı konuşmaKitabı okuyor
Reklam
Elçiliğimizi ziyaretlerinden birinde Mustafa Kemal beni ve Abilov'u (Azerbaycan Sefiri İbrahim Abilov, 1881-1923) ellerimizden tutarak konuşmak istediğini söyledi. "Aziz dostlar, yoldaşlar, cephedeki durum çok gergin... Taşıtımız, atımız, eşeğimiz yok. Biricik taşıtımız devedir. Develer bizde savaş kahramanıdır. Oysaki mermi götürmek zorundayız. Bize nakliye aracı ve at yardımında bulunmanızı rica ederim. Rusya'nın da güç durumda olduğunu biliyorum; Rusya da zengin değil, ama rica ediyorum, yardımcı olunuz. Top, tüfek, mermi ve para yardımından ötürü hükümetinize ve Lenin'e teşekkür ederim."
Sayfa 74 - AralovKitabı okuyor
Mustafa Kemal ve Şiir ...
Mustafa Kemal milli şiiri çok iyi bilirdi.Yurdunu, onun tarihini, şarkılarını, ruhunun bütün derinliğiyle severdi... Bir ziyaretinde, Türk klasiklerinden, İran şairlerinden, Türk şairi Necati'den birçok şiirler okudu. Bunları okurken sesinde yeni birtakım notalar duyulurdu.
Sayfa 73 - AralovKitabı okuyor
Mustafa Kemal ve Müzik ...
Mustafa Kemal Paşa uzun, ciddi konuşmalardan sonra müzik dinlemeyi, dans etmeyi severdi. Halk müziği çalgılarının eşliğinde koro Türkçe şarkılar söyler, Mustafa Kemal'in kendisi de koroyla şarkı söylemeyi severdi. O zaman gözleri koyulaşır, kederli bir hal alırdı. "Nasıl ki güzel bir günde insanın yüreği hayat zor olsa da yaşama sevinciyle dolarsa, şarkı söylediğin ya da dinlediğin zaman da öyledir" diyordu Kemal Paşa.
Sayfa 72 - AralovKitabı okuyor
Halide Edip...
Halide Edip, Birleşik Amerika'nın, hiçbir art düşünce beslemeden, herhangi bir politik ve ekonomik baskıya başvurmadan Türkiye'ye yardım edebileceğini, bunun için de, Türkiye'nin Amerikan mandasını sağlamaya çalışması gerektiğini ileri sürdü. Birleşik Amerika mandası sağlandığı takdirde, ABD'nin Türkiye'yi İngiliz baskısına karşı savunacağını söyledi. Birleşik Amerika'nın Filipinler'e yardımını örnek olarak ileri sürdü. Halide Edip Hanım, tipik bir burjuva siyasetçisiydi. Zaman sınavını veremedi; Milli Kurtuluş hareketi, derebeylikle ve emperyalizmle savaş, onun gücünün dışındaydı. Kocasıyla birlikte, İngiliz liberalizminin kanatları altına sığındı...
Sayfa 69 - Aralov ile Halide Edip görüşmesiKitabı okuyor
Reklam
Mustafa Kemal Paşa…
"Ağır bir kurtuluş savaşı sürüp gidiyor. Feodal gelenekler, özellikle dinsel gelenekler hala güçlü. Emperyalist devletlerin ajanları, padişahın yardakçıları dinsel bir fanatizmi körükleyip duruyorlar... Mustafa Kemal güç bir durumda... Çevresinde henüz pek çok hoşnutsuzlar, düşmanlar var. Baş olmak isteyen birçok paşalar var... Mustafa Kemal Paşa güçlü, iradeli bir örgütçü, olağanüstü bir komutan. Akıllı bir devlet adamı. Yalnız yabancılara karşı değil, kendi çevresine karşı da büyük bir diplomat. Herkese inanmaz. Sık sık onun yüzüne karşı yalan söylüyorlar, Mustafa Kemal de bunu anlıyor... Cephede bile sağlam olmayan komutanlara rastlanmaktadır. Zaman zaman bunların ihaneti görüldüğü halde Mustafa Kemal şimdilik bunlara katlanmaktadır. Bunları inandırmaya ve idare etmeye çalışmaktadır. Fakat millete karşı olanlara acımasızca davranmaktadır." FRUNZE (1885-1925)
Sayfa 36 - FrunzeKitabı okuyor
Enver Paşa...
Enver Paşa, eski Osmanlı İmparatorluğu'nda büyük bir rol oynamıştı. Aynı zamanda Anadolu'daki milli hareketin ve şahsen Mustafa Kemal Paşa'nın amansız düşmanıydı.
Lenin…
Lenin Türkiye'de olup bitenleri çok iyi biliyordu: "Mustafa Kemal Paşa, tabii ki sosyalist değildir," diyordu Lenin, "ama görülüyor ki, iyi bir örgütçü, yetenekli bir komutan, burjuva-ulusal devrimini yürütüyor, ilerici bir insan, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist devrimimizin önemini anlamış olup, Sovyet Rusya'ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona yardım etmek, yani Türk halkına yardım etmek gerekiyor... Türk hükümetine, Türk halkına saygı gösteriniz. Büyüklük taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız. İngiltere onların üzerine Yunanistan'ı saldırttı. İngiltere ile Amerika bizim üzerimize de sürü ile memleket saldırttı. Gerçi kendimiz de yoksul isek de Türkiye'ye maddi yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmamız gereklidir. Moral yardımı, yakınlık, dostluk, üç kat değeri olan bir yardımdır. Böylece, Türk halkı yalnız olmadığını hissetmiş olacaktır... Çarlık Rusyası, yüz yıllar boyunca Türkiye ile savaşmıştır. Bu elbette halkın belleğinde derin izler bırakmıştır. Bu halkın içinde Rusya'nın Türkiye'nin amansız düşmanı olduğuna ilişkin propoganda yapılmıştır... Bilirsiniz ki güvensizlik yavaş geçer. Eski Çarlık Rusyası ile Sovyet Rusya arasındaki ayrımı, sözle değil işle göstermek ve anlatmak gerekmektedir. En önemlisi halka saygı göstermektir.."
Sayfa 28 - Lenin'in Aralov'a sözleri...Kitabı okuyor
İtilaf Devletleri kapitalistleri Türkiye'de, İstanbul'daki padişah hükümetinden yana olan, gerici, İstanbul ve İzmir büyük komprador burjuvazisine sırtlarını dayamışlardı.
Reklam
Türkiye ile Sovyet Rusya arasındaki ilk antlaşma...
Büyük Millet Meclisi hükümetinin durumunu kuvvetlendiren; Türkiye'nin varlığının temel şartı olarak, kayıtsız şartsız bağımsızlığı ile memleketin özgür bir milli ve ekonomik gelişmesi maddesini de içeren Misak-ı Milli'den sonra Mustafa Kemal Paşa gerici iç ve dış güçlerin engellemesine rağmen, Sovyet Rusya ile görüşmelerin yapılmasında direndi. Bu görüşmeler, 16 Mart 1921 tarihinde Türk-Rus Antlaşmasının imzasıyla sonuçlandı. Sovyet Rusya, Türkiye'de kapitülasyonlar rejimini tanımamayı üstlendi, Çarlık Rusyası'na verilmiş olan bütün özel imtiyazlardan, Çarlık hükümetinin bütün alacaklarından vazgeçti. Boğazlar sorunu, Karadeniz'de kıyısı olan devletlerce ele alınacaktı. Antlaşmada, ayrıca Türk Misak-ı Millisi'nin geçerliliği de kabul edilmekteydi.
Kazım Karabekir, Refet Bele, Rauf Orbay...
Kazım Karabekir, Refet Paşalarla Rauf Bey ve diğerleri samimi davranmıyorlardı. Onların politikaları ile Sovyet Rusya politikası arasındaki farklılıklar birlikte çalışmayı güçleştiriyordu.
Emperyalistler Güney Kafkasya'da...
Güney Kafkasya'da İngiltere ile Birleşik Amerika arasında bir rekabet gelişmekteydi. Nitekim, 1919 yılında, Ortadoğu'daki Amerikan misyonu başkanı Harbord, hükümetine, yalnız Ermenistan'ın değil, bütün Güney Kafkasya'nın mandaterliğini almasını teklif etmişti.
Sovyet-Türk dostluğuna karşı mücadelede Enver Paşa'nın rolü...
Enver Paşa, İngilizlere Arabistan'da kum çölünü bırakmak, Türkistan'da da Cengiz Han İmparatorluğu tipinde bir Orta Asya İmparatorluğu kurmak planıyla dolaşıyordu. Bu azılı maceracı, amacına erişmek için bir "İslam Ordusu" kurmak niyetindeydi.
İtilaf Devletleri, Türkiye ve Sovyet Rusya...
Kayzer Almanyası Birinci Dünya Savaşı'nda Türkiye'yi askeri uydusu haline getirdiyse, savaştan sonra, Mondros Mütarekesi ve Sevr antlaşması sonucunda İtilaf Devletleri de Türkiye'yi parçalamaya, politik ve ekonomik bakımdan büyük emperyalist devletlerin tam anlamıyla egemenliği altına girmeye mahkum etmişlerdi... İngiltere, Türk- Sovyet yakınlaşmsını baltalamak için, ajanlarıyla - panistlamistler ve pantürkistler aracılığıyla - Türkiye'de ve doğunun başka ülkelerinde az emek harcamamıştır.
487 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.