Bir Yetimin Romanı
"Doğarken ölmüştür Kuyucaklı.
Dokuz yaşındayken anası babası eşkiya baskınından öldürülmüş, Kaymakam Selahattin Bey tatafından evlatlık edinmiştir. Nazilli'den Edremit'e atanan Selahattin Bey, Yusuf'u okula gönderir, kızı Muzazzez'den ayırt etmez. Ama Yusuf benliğinin derinliklerindeki o yetimlik, dahası 'evlatlık' duygusunu hiç unutmaz. Alttan alta özgür olmadığını sezinler, yaşamını denetleyen, onda hak sahibi olan başkalarıdır:
Selahattin Bey'dir, fabrikatör Hilmi, avukat Hulusi ve hatta analığı durumundaki Şahinde'dir. İçten içe sevdiği Muazzez'i bile 'özgürce' isteyemez, olayların zorlamasıyla kaçırınca Selahattin Bey tarafından evlendirilir onunla.
Yusuf, baskısız, eziyetsiz bir dünyayı arzular içten içe, olayların nedenleri üzerine derinlemesine düşünmemesine rağmen, son kertede 'özgür' olmak ve dilediğince davranmak ister. Ama hep bağımlı olduğunu görür, başkalarının gücünü üstünde hisseder. Olup bitenler alabildiğine raslantısaldır ama bu raslantısallığın altında derin bir nedensellik olduğunu sezinler Yusuf.
...
İlginçtir: Bir cinayet olayıyla açılan Kuyucaklı Yusuf yine bir ölümle, Muazzez'in ölümüyle sona erer.
Şu saptama yapılabilir öykükeri ve öteki romanları da göz önünde bulundurularak:
...
Sabahattin Ali'de, 'ölüm' ağırlıklı bir yer kaplamakta, hem kurtuluş hem direniş imgesi olarak belirmektedir. Toplumsal duyarsızlığın açığa çıkarılma aracıdır ölüm.
...
Kuyucaklı Yusuf, erdemleri ve kusurlarıyla, vir yetimin, bir evlatlığın öyküsünden insanlık durumuna yükselmeyi başarmış bir yapıt olarak görünüyor hala."
İnceleme: Ahmet Oktay