Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rabia

Rabia
@biranneden_
Gecelerini imar etmezsen Gündüzlerini imar edemezsin. Ancak gecenin ruhbanı olan Gündüzlerin mücahidi olabilir.
Rockefeller, dünya nüfusunun hızla arttığını bu nedenle hem nüfusun azaltılması hem de tarımsal üretimin arttırılması gerektiğini iddia ederek 1943’de Meksika’da ünlü ‘yeşil devrim’i başlatır. Dünyanın çeşitli bölgelerinden toplanan buğday türleri çaprazlama yöntemiyle birleştirilerek yeni hibrit çeşitler meydana getirilir. Geliştirilen bu tohumlar ilk olarak Pakistan, Hindistan ve Türkiye’ye gönderilerek ekimi sağlanır. Hibrit teknoloji sayesinde tohumlar bir bir şirketlerin mülkiyetine geçirilir. Meksika, Hindistan gibi ülkelerde daha çok verim ve açlık sorununa çözüm vaadi ile sunulan hibrit tohumlar, Rockefeller ailesinin dünya çapında yürüttüğü korkunç bir projenin en hayati ayağını oluşturur.
Reklam
1974 yılında Roma’da düzenlenen dünya tarım konferansı’nda, ABD Tarım Bakanı Earl Laure Butz niyetlerini gizleme ihtiyacı bile hissetmesen şöyle der: “Gıda, pazarlık masasındaki en önemli araçlardan biridir. İnsanların size güvenip dayanmalarının, size bağımlı olmalarının ve bu şekilde sizinle işbirliği yapmalarının yolunu arıyorsanız, onları gıdaya bağımlı hale getirmek bana kalırsa mükemmel bir yöntemdir.”
“Cihana padişah olsan gene bilgiye muhtaçsın.Bilgiyi elde edersen dünyaya Zülkarneyn olursun.” Feridüddin-i Attar

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hibrit tohumların filizlenmesi, büyüyebilmesi, meyve vermesi, böceklerden korunması için kullanılan zehirli kimyasallardan kaynaklanan akut zehirlenme, kanser, doğum kusurları, kısırlık, gelişim bozukluğu, sinir sistemi bozuklukları, gibi sorunlar bir yana; GDO ve HİBRİT ürünlerin bizatihi kendisinin alerji, kanser, fizyolojik bozukluklar, bağımlılık, gen ve DNA yapısı bozuklukları, immün sistemi sorunları, mikro-organizmaların mutasyonuyla yeni hastalıkların ortaya çıkması gibi sorunlara neden olduğu tartışmasız bir gerçektir.
Adına kısaca GDO denilen müdahale sistemi; bitki, hayvan ve insanın genlerinin bir kısmı çıkarılıp, yerine başka türlerden aktarılan genlerle patent altına alınan yaşamın, dünyayı yöneten birkaç ailenin mülkiyetine geçirilmesidir.
Reklam
“Derler ki tabiinin pîri, Yemen’in mehafiri Üveys el-Karani (r.a) Uhud’da Hz. Peygamberin dişinin şehid olduğunu duyunca tüm dişlerini sökmüş. Tabi bu aşkın taşkın halidir ki akıl endazesine vurulmaz…”
Tarih şuuruna sahip Türk, kendi devletinin tarihini bir yüz yıl evveline götürüp bırakmaz, bırakamaz. Böyle yapanlar Türk değil Türklüğün ardına sığınan Türk düşmanlarıdır, yahut Kemalist tufanda boğulmuş, Kemalist eğitim sisteminin heba ettiği kimseler olabilir.
Sayfa 22
Binlerce yıl öncesinde Yahudilerin sokaklarında birbirlerini gırtlakladıkları, peygamberlerini öldürdükleri ve Îsa (a.s)'ı çarmiha germeye teșebbüs ettikleri bu topraklar, sadece ve sadece İslam idaresinde huzur dolu yüzyıllar yaşamış, arada bir asra yakın hançer gibi saplanan haçlı işgali akıl almaz bir katliam ve zulüm getirmiş olsa da, akabinde Sultan Selahaddin ile başlayan ve üç dinin müntesiplerine de adalet, sulh ve sükûn sağlayan asırlar Yavuz Sultan Selim ile devam etmiş ve bu sevgili şehir Osmanlı' nın dizine başını koyarak onun âfakı tarayan gözleri ve koruyucu kanatları altında dört yüz yıl süreyle huzur dolu bir uykuya dalmıştı...
-Kardeşlerim! Tüm Arap alemine bağımsızlık ve devlet vadeden ingilizler girdikleri yere sadece kan ve gözyaşı getirmişlerdir. Asırlardır sükunet ve huzur içerisindeki bu topraklar, kan ve gözyașı denizine çevrilmeye hazırlanıyor! Topraklarımız devlet eliyle Siyonistlere bizzat peskeș çekiliyor. Arazilerini yahudiye satmaya razı gelmeyenler bizzat İngiliz yönetimi tarafından konulan vergiler ile köşeye sıkıştırılıyor! İlk Siyonist kongre yapıldığında Filistin topraklarında 24 bin Yahudi vardı. Şimdiyse 150 bini aşmış durumda. Yarın yüzbinlercesi, milyonlarcası daha gelecek! Siyonistlerin batıda bizim için ne söylediğini biliyor musunuz kardeşlerim?! "Topraksız insanlar için, insansız topraklar.' İşte böyle diyorlar! Burası insansız toprakmış! Bizi yok sayıyor bu alçaklar! Ve ileride hepimizi yok etmek istiyorlar! Osmanlı Paşa,sı Musa Kazım Paşa
Osmanlı mirasının üzerine kurulan Türkiye Devleti'nin İslam'a karşı tavır alması ve hilafeti ilgâsı ise bütün ümmetin başına gelmiş en büyük beladır. Ümmetin ittihadını sağlayacak yegâne birlik bozulmuş ve İslam Milletleri imamesi kopmuş tesbih gibi dağılmıştır.
Reklam
"Gazozlarda alkol var!' açıklamasında üreticilere 'içeceklere neden alkol katıyorsunuz denmemiş, Neden alkol kattığınızı, ya da her ne sebeple alkol varsa, niçin varlığını ürünün etiketine yazmıyorsunuz soruları yönltilmişti. Üreticilerin ezici çoğunluğu cevap veremediler. Tüketici tarafından mütedeyyin olarak bilinen üreticiler ise neden alkol eklediklerini ya da ekledikleri halde, neden etikete yazmadıklarını izah etmek yerine Bir üründe 'alkol var' diyebilmemiz için, ürünün içinde olması gereken alkol miktarı en az yüzde 1,2 olması gerekir. Mevzuat 5,0 g/l'ye kadar alkole izin veriyor, Yasal alkol sınırı aşmadık savunması yapmışlardı.
TÜBITAK ve Tarım Bakanlığı laboratuvarında çıkan sonuçlar Gazozlarda alkol var!" șeklinde kamuoyuna duyuruldu. Belki de Türkiye tarihinde, bir içecek için bu denlí büyük tepkí ilk kez yaşanıyordu.
İçeceklere neden alkol eklenir?
Bütün içeceklerde lezzet ve kıvam artırıcı, renklendirici özelliği taşıyan çok sayıda esans ve aroma gibi katkı maddeleri kullanılır. Bu katkı maddelerinin bir kısmı, yağ cinsinden maddeler olup suda çözünmezler. Bunları suda çözünür hâle getirmek için, hem su ile hem de yağlarla tam olarak karışmasını sağlayan ara çözücülere ihtiyaç duyulur. Alkol; hem en ucuz, hem de en bol ve de en yaygın olarak kullanılan ara çözücüdür. Mevzuatça da izin verilmesi nedeniyle -etil- alkol, içeceklerin terkibinde yer alır. Ancak, hiçbir űretici bunu etiketine yazmaz. Çünkü ticari olarak yazamaz. Yazarsa, alkol tüketmeyen tűm tüketicileri kaybeder.
Yine Rasûlullah ﷺ dünyaya vedâ edip ahirete yöneldiği ölüm döşeğindeyken bile misvak kullanma isteğini bilmen sana yeter. Bu hadis-i şerif de Buhârinin rivâyet ettiği bir hadistir.
Nebi aleyhisselam'ın yaşantısında misvağın yerini/değerini bilmek istersen, 0'nun ﷺ gündüz ve gece misvağa verdiği ilgi ve öneme hatta rüyasında misvak kullandığını görmesine bakman yeterlidir. Bu hadisi Buhârî "Vudû" " ki- tabınin "es-Sivâk" babında rivâyet etmiştir.
196 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.