" kız ara sıra kendisine hitap ederek birçok suallere girişti. Paris'e gitmiş miydi? Londra' yı görmüş müydü? Mutlaka Bürkeşte çok oturmuştu! çünkü hal ve tavrı onu gösteriyordu. Bitmek bilmeyen bu türlü suallerden sonra kahkahalarla gülmeye başladı. Biçare genç kendisiyle eğlenildiğini anlayarak ilk defa kızın yüzüne büyük bir dikkatle baktı. Hayaller çağı olan yirmi yaşının en dehşetli darbesi... Meğer aklını başından alan bu tebbesüm, kızın o küçük, o güzel ağzının bütün üst dudağının biraz kısa olmasından kaynaklanıyormuş.
Meğer o eşitlikçi tebbesüm kendisine değil, bütün âleme, bütün eşyaya aitmiş.