Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Yalnızım belki, belki ne yapacağımı bilmiyorum. Fakat kötü değilim. Sadece yaşamak zorlaşıyor ve birçokları gibi bir dümenini bulamıyorum." (
Attila İlhan
Attila İlhan
)
- En kötü durumlarda bile her işçi hayatta kalabilmek için küçük bir lüksünden vazgeçmeyi tercih eder; barınaksız kalacağına bir domuz ahırında yaşamayı, çıplak dolaşmaktansa paçavralar içinde gezmeyi, açlıktan ölmektense patates perhizini uygulamayı tercih edecektir. Hiçbir işi olmayan birçokları gibi sokağa düşüp dünyanın gözleri önünde
Reklam
Etkisinden çıkamadığım videolardan biri bu Abi..
PEKİ BU SAVAŞTAN, ZULÜMDEN ( FİLİSTİN/ İSRAİL) SONRA NE OLACAK Bi' SORALIM KENDİMİZE? KIYAMET ALAMETLERİNDEN OLAN DUMAN HADİSESİ.. Resûlullâh efendimiz, Mekkelilerin işkence ve eziyetleri had safhaya varınca, mübârek ellerini semâya açtı ve Kureyş müşriklerine şöyle bedduâ etti: “−Yâ Rabbi! Şu zâlim kavme, Yûsuf’un (a.s.) zamânındaki gibi yedi sene kıtlık azâbı vererek bana yardım eyle !” ..Bunun üzerine, yağmurlar kesildi; Kureyş müşriklerini öyle bir kuraklık ve kıtlık yakaladı ki, her şeyi kökten kazıdı, silip süpürdü! Birçokları açlıktan öldüler! Yiyecek bir şey bulamayınca, bu sefer onlar ölü hayvanların etlerini, derilerini yemeye başladılar. Onlardan biri semâya baktığında, açlık sebebiyle ortalığı duman kaplamış gibi görürdü! Allâh Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de bu hâdiseden şöyle bahseder: فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ يَغْشَى النَّاسَ هذَا عَذَابٌ اَلِيمٌ “Şimdi sen, semânın, insanları bürüyecek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir azaptır.” (ed-Duhân, 10-11) Asıl dumanı bu savaştan sonra göreceğiz gibi
Atilla İlhan’ın dediği gibi;“ Yalnızım belki, ne yapacağımı bilmiyorum. Fakat kötü değilim sadece yaşamak zorlaşıyor ve birçokları gibi yönümü bulamıyorum.”
"Yalnızım belki, belki ne yapacağımı bilmiyorum. Fakat kötü değilim sadece yaşamak zorlaşıyor ve birçokları gibi bir dümenini bulamıyorum” / Attilâ İlhan
Mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder.
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. Kimseye anlatılmaz bu dertler. Çünkü henüz çaresi de, devası da yok bu dertlerin. Düşündüm, herkesin gökyüzünde bir yıldızı varsa benim yıldızım uzak, karanlık, anlamsız olmalı. Belki de hiç yıldızım olmadı. İçimde müphem bir arzu: Bir deprem olsa da, bir yıldırım düşse de, sakin pırıl pırıl bir dünyaya yeniden doğsam. Azap çeken bir ruh gibi bekliyor, kolluyor, arıyordum, lakin boşuna! Dünya, ıssız yaslı bir ev gibi görünüyordu gözüme ve ben bağrımda bir acı duyuyordum. Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi onlar için kurulmuştu bu dünya. Gönlümde düğümlenen bir şeydi bu ızdırap. Bu kederli hal; kasırgadan az önceki havayı andırıyordu. Hissettim ki benim düşüncelerim de dayanıksız bir avuç kor gibidir, kül olmuştur, bir üflemeye bakar. Birbirine ters düşen öyle çok şey gördüm, birbiriyle çelişen öyle çok şey duydum ki! Artık hiçbir şeye inanmıyorum. Bazı kimselerin ölümle savaşı daha yirmisinde başlar; birçokları da yağı bitmiş lambalar gibi, sessiz, yavaş, ecelleriyle sönerler. Yalnız ölüm yalan söylemez! Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Kimse göründüğü kadar dayanıklı değildir. Sadece görünmeyen yangınlar, duyulmayan fırtınalar, gizlice çürüyen ruhlar vardır. Nedir günler, nedir aylar? Benim için bir önemi yok bunların; mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder. *Sadık Hidayet
Reklam
Vahşi doğada dizginlenmemiş bir geyiğin istediği yere yem aramaya gitmesi gibi: özgürlüğe değer veren bilge kişi, bir gergedan gibi tek başına dolaşır. -Kadim Bir Öğreti- İnsan olarak doğduğumuz andan itibaren etrafımızdaki insanlar bizi sürüye uymaya hazırlar. Bir ailenin parçası olarak başlarız ve sonra sosyal hayatımızı arkadaşlar, tanıdıklar,
Bütün uygar ülkelerde aynı yakınma: "Okumuyoruz." Anlaşılan kitaplar çoğaldıkça okuma sevgisi azalıyor. Ama yine de birçokları için okumak bir hastalık. Ancak böyleleri araştırmak, düşünmek, incelemek için okumaz; okumuş olmak için okurlar. Ne sanat heyecan ararlar ne de okuduklarını özümserler. Ellerine geçeni okurlar. Sabırsızdırlar, sırtlarından bir yük atmak isterler sanki. Okuduklarına karşı çıkmaları ya da onları kabullenmeleri söz konusu değildir. Birçoğu da ellerindeki kitabı kapatır kapatmaz içindekileri unutur. Bir bölümü de yalnızca okur gibi yapar. En büyük zevkleri de birbirleriyle kitap değiştirmektir. 🕊️🤔📚 #alıntı
Yalnızım belki, belki ne yapacağımı bilmiyorum,fakat kötü değilim sadece yaşamak zorlaşıyor ve birçokları gibi bir dümenini bulamıyorum...
Kubilay'ın Kanını Takip Et Düşmanını Bulacaksın!
Türk Genci!¹ Menemen sokaklarında dökülen kan senin kanındır. Yıkılmak istenilen eser, Büyük Adam'ın sana emanet ettiği eserdir; senin varlığındır; sensin… Senin neslinden Kubilay adlı bir öz Türk delikanlısı başını verdi. Amma Cumhuriyet'i vermedi.Genç Kubilay azılı şeriat eşkıyasının karşısına tek başına çıktı; tek başına dövüştü… Onları kesik başının kanında boğdu. Türk genci!.. Cumhuriyet sana emanettir. Onu yok etmek isteyen düşmanlarla sarılısın. Kubilay'ın kanını takip et; o yoldan tarihe gir. Bugünkü düşmanlarını orada okuyacak, orada bulacaksın…Bunların bazısının cebinde ecnebi parası vardır. Bazısının adı sanı seninkine benzemez, senden değildir. Bazısının kasketinin altında yeşil sarık vardır… Birçokları da halife, saray uşaklarıdır.İşte bunlar Kubilay'ınki gibi senin de kanını içmeye hazırlanmışlardır. Bunlar seni, seninle beraber geleceğini, Türk tarihinin şahlanmış seyrini esir etmek istiyorlar. Sen onları esir edeceksin, kanlarında boğacaksın… Türk genci! Kubilay'ı unutma! Onun bağrını kurşunlar deldi; of demedi, "Yaşasın Cumhuriyet" dedi. Delik deşik bağrından kanlar akarken başını kestiler, yine of demedi, "İnkılap yaşasın" dedi.Bu sesi cevapsız bırakma! Bütün tarihin dinlediği gür sesini yükselt, Kubilay duysun! Türk genci! Kubilay'ı unutma! Kubilay'ı ara… Kubilay'ı yaşa. 🇹🇷 Mahmut Esat Bozkurt
664 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.