... kuşkusuz, zayıflığımızı belli etmek istemediğimizde, İyiyim, deyip geçiştiririz ya öyle söylemişti, hatta ölecek durumda olsak bile iyiyim deriz, kabaca buna yiğitliğe bok sürdürmemek denir...
Ancak bugünle karşılaştırıldığında oldukça masum sayılabilecek tahsil, meslek ya da dine ilişkin veriler toplanıyordu. Yine de öğrenciler bile sokaklara döküldü. Bugünse mahrem bilgileri dahi gönüllü olarak teslim ediyoruz.
İnsanın acıyla başa çıkabildiği ya da onun üstesinden gelebildiği noktalara yaklaştığımızda gücünün kaynaklarına ve iktidarın ardındaki sırra ulaşmış oluruz.
Artan rekabet, azalan dayanışma ve empati de insanları yalnızlaştırıyor. Yalnızlık, yakınlık duygusunun yaşanamaması acıyı güçlendirici bir etki gösterir.
Özellikle acıya düşman palyatif toplumda, anlamdan, dilden ve sembolden yoksunlukları içinde varlıklarını sürdürmekte olan sesi kesilmiş, kenara köşeye itilmiş acılar artmaktadır.
Günümüzde acı deneyiminin temel özelliklerinden biri acının anlamsız olarak algılanmasıdır. Acı karşısında bize dayanak sunacak ve yön verecek anlam bağlantıları mevcut değildir artık. Acı çekme sanatının hepten yitirmiş durumdayız.
Kendini motive ve optimize etme uğraşları neoliberal mutluluk dispozitifini oldukça verimli kılar, çünkü iktidarın fazladan bir çaba göstermesine gerek kalmaz.