Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Geyik için tuzağa yem koyduğumda kokuya gelen ilk geyiği vurmam, bütün sürü toplanana kadar beklerim." Otto von Bismarck
.... yada geçmişin ordusunu kullanın. Bismarck'ın dedigi gibi: "Aptallar hatalarından ders aldıklarını söylerler. Ben başkalarının deneyimlerinden yararlanmayı tercih ederim."
Reklam
Hiçbir şey yapmamak için artık çok fazla şey yaptık…
Vaiz her şeyin geçici olduğunu zikretmişti (çayır, rüzgar dökülen yapraklar) ama biz hiç ölmeyecekmişiz gibi plan ve entrika yaptık.
Giderek daha fazla ve daha açık bir şekilde siyasetin iyi veya kötüyle, değer veya ahlak eksikliğiyle değil, güç ve çıkarlarla alakalı olduğunu öne sürmekteydi.
Bismarck 'tan karısına...
Ben seninle başkalarını düşünerek, bir cemiyet kadını olasın diye değil, dışarıda fırtınalar eser ve her yer buz tutarken yanına gidebileceğim bir ocağım, bu yabancı dünyada hiçbir sert rüzgârın soğutamayacağı sıcak bir yuvam olsun diye; Tanrı'nın sevgisi ve kalbimin arzusuyla evlendim. Ve kendi ateşimi yakmak, odunlarımı yerleştirmek, ateşini canlandırmak ve tüm yabancı ve kötülere karşı seni korumak ve saklamak istiyorum.
Reklam
Ne olursa olsun ben Tanrı'nın askeriyim ve beni nereye gönderirse gitmek zorundayım.
İnsanların yürüyüş yönünü etkileyen bütün kişiler, böyle bir gücü gösterebilmişlerse, nedeni, istisnasız tümünün de yazgı denen şeyi göğüslemeye hazır olmasıdır. Musa ya da Buddha. Napoléon ya da Bismarck, hepsinde böyle olmuştur.
Sayfa 178Kitabı okudu
Sömürgecilik ve Emperyalizm
Bu dönemde birçok devlet korumacı gümrük politikalarına döndüğü halde, sanayileşmiş İngiltere serbest ticaret esasından ayrılmamış, sahip olduğu ticaret filosuyla yalnız nakliyeci bir devlet olmakla kalmayıp, aynı zamanda “dünya çapında bir atölye” (workshop of the World) haline gelerek ihracatçı bir devlet de olmuştur. Bu ticari rekabette gerek hammadde, gerekse üretegeldiği sanayi ürünlerine pazarlar temin edebilmek için İngiltere, Fransa’nın yanı sıra Almanya ve İtalya gibi yeni sivrilmekte olan sömürgeci devletlerle yeni arazi kazanımı yarışına girişmiştir. İngiliz emperyalizminin karşısına, önce Avrupa’da zayıflamış olan durumunu takviye etmek üzere sömürgelerini genişletmek ihtiyacı duyan Fransa’nın emelleri, sonra da Alman sömürgeciliğini kurmak isteyen Bismarck'ın beklenmeyen aşırı talepleri çıkmıştır. Bu yeni emperyalist genişlemenin öncelikli hedefini ise 1880’lere gelindiğinde bile çoğunluk itibariyle Batılı istiladan masun kalmış Afrika coğrafyası oluşturuyordu. 1875’de Afrika’nın sadece %10’u Avrupa kontrolündeyken, 1895’e gelindiğinde bu oran %90’lara ulaşır. Bu dönem zarfınca Avrupalı güçler, eldeki mevcut müstemlekelerine yaklaşık 23.000.000 km²’lik bir araziyi ilave ederler. Bununla birlikte Afrika’nın yanı sıra, Avrupa güçlerine Japonya’nın da katılımıyla, Uzakdoğu ülkeleri ve Doğu Asya kıyısı açıklarındaki deniz üsleri de göze çarpar biçimde toprak kapma mücadelelerine sahne olmuştur.
Takvimler 15 Kasım 1884'ü gösterdiğinde Avrupa'nın en önemli şehirlerinden birisi olan Berlin'de Alman Başbakanı Otto Von Bismarck'ın öncülüğünde bir konferans toplandı. 1885 tarihine kadar sürecek olan bu konferansa Avrupa'nın sömürgecilik iştahı bir türlü doymak bilmeyen farklı devletlerinin temsilcileri katılmıştı. Berlin'de bir masanın etrafına toplanan bu emperyal güçlerin temsilcilerinin ana konusu Afrika idi. Berlin Konferansı'nda temsil edilen devletler Afrika'nın geleceği için kanlı bir plan hazırlamaya koyulmuşlardı. Artık sömürge uğruna birbirleriyle çekişmeyecekler, Afrika'yı aralarında bölüşeceklerdi. Zira ışıltılı uygarlıklarını sürdürmek için Afrika insanının emeğine ve ülkelerinin zenginliğine el koymaları gerekiyordu. Bu kanlı planı yine kendilerine uygun biçimde süslü kelimelerle kamufle etmeye koyuldular. Sömürge alanları “Serbest Ticaret Bölgesi" kavramıyla yaldızlanıyor; kanlı Batı egemenliği “hızla zirveye ulaşan ve belirli bir aşamaya erişen bir medeniyet” olarak sunuluyordu.
Sayfa 45
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.