Abdülhak Şinasi Hisar'ın asla hak ettiği değeri göremeyen bir sanatçı olduğunu düşünüyorum. Günümüzde çokça şair, yazar okunuyor, Şinasi Hisar da mutlaka bunların arasında olmalıdır. Ne yazık ki bu kitabın baskısını bile bulamayanlar var. Böylesine İstanbul, Boğaziçi âşığı, tasvir ve muhayyilesi güçlü bir yazarımızın kıymeti umarım anlaşılır. İstanbul denilince aklıma Nedim ve Yahya Kemal'dan sonra gelen yegane isim Şinasi Hisar'dır. Eser sadece Boğaziçi yalılarını değil dönemin her türlü entelektüelini anlatan, tasvirleri oldukça güçlü bir eserdir. Güzelliklerin bir bir son bulduğunu, medeniyetlerin de insanlar gibi yaşlanıp öldüğünü anlatır. Kendisinin de dediği gibi, "Ümit, aşk, emel ve şefkat gibi bütün aydınlıkların karardığı bir ufka doğru yüzüyoruz."
Abdülhak Şinasi Hisar'ı okumak benim için adeta eski İstanbul'da zamanda yolculuk yapmak gibi. O kadar naif bir anlatımı var ki sanki anlattığı her şeyi bilfiil yaşıyor gibi hissediyorum. Yazarın daha önce; Fahim Bey Ve Biz , Boğaziçi Yalıları eserlerini okumuştum. Bu kitabı ise çocukluk anılarından oluşmakta. Tabii ki bu anıları anlatırken bize içinde yaşadığı dönemin durumu ve insanları hakkında da bilgiler veriyor. Özellikle "Resimler Karşısında Duygular" bölümünü çok sevdim. Eğer henüz Abdülhak Şinasi Hisar'ı okumadıysanız mutlaka eserleri ile tanışmalısız.
Abdülhak Şinasi Hisar tarafından kaleme alınan Boğaziçi Mehtapları, İstanbul üzerine yazılmış bir eserdir. Yazarın çocukluk ve gençlik yıllarının İstanbul’unu, eski Boğaziçi hayatını, şiirsel bir üslupla anlatan eser, alışılmış anı kitaplarından farklı olarak belirli olaylar zincirinden oluşmaz. Yazar, çevresinde yaşananların anlatıcısı ve tanığı
Tabiatın ilahi, ebedi ve bizi hiç tanımayan gençliği! Biz artık geçiyorken o hep aynı aşkla gülümser ve parlar! Her şey gençlik gibi kuvvetinden emin ve canlıdır. Bizim faniliğimizi duymayan tabiatın bize üstünlüğü vardır.
Abdülhak Şinasi Hisar, Boğaziçi Yalıları