AYNA NÖRONLAR? NİSA 140; " Size inzal olan bilgide şu vardır: Allâh işaretlerinin inkâr edildiği ve onlar hakkında uygunsuz konuşulduğu ortamda oturmayın; başka bir konuya dönülmedikçe! Aksi hâlde kesinlikle siz onların misli (benzeri) olursunuz. Bu uyarıyı “ayna nöronlar” bilimsel bulgusuyla bütünleştirelim. Sistem 1400 yıl öncesinden insanların insanları, ortamların ortamları programladığına işaret ediyor. Uygunsuz bir ortamda oturduğunda oradakilerin bir benzeri olarak düşüncen, duygun, bilgin, hatta halin şekil alıyor. Konuşursan, katkı sunarsan, susarsan diye ayırmıyor ayet; onlarla beraber bulunmak yetiyor, negatif- olumsuz- şer yayınının kişiye akması için! Yani dedikodu meclisinde gıybetin, yalan konuşulduğunda sahteliğin negatif enerjisi akıyor beyinlerden beyinlere… Duygusallığa yer yok sistem değerlendirmelerinde. “Ben otursam da konuşulanı onaylamıyorum canım, içimden reddediyorum” gibi bir istisna da kişiyi kurtarmıyor. Kur’an-ı Kerim’den sonra, atasözleri ve halk deyişleri de bu mekanizmaya işaret ediyor olabilir mi? -Üzüm üzüme baka baka kararıyor!.. - Körle yatan şaşı kalkar. - Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan. - Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz. Mehmet DOĞRAMACI
AYNA NÖRONLAR? NİSA 140; " Size inzal olan bilgide şu vardır: Allâh işaretlerinin inkâr edildiği ve onlar hakkında uygunsuz konuşulduğu ortamda oturmayın; başka bir konuya dönülmedikçe! Aksi hâlde kesinlikle siz onların misli (benzeri) olursunuz. Bu uyarıyı “ayna nöronlar” bilimsel bulgusuyla bütünleştirelim. Sistem 1400 yıl öncesinden insanların insanları, ortamların ortamları programladığına işaret ediyor. Uygunsuz bir ortamda oturduğunda oradakilerin bir benzeri olarak düşüncen, duygun, bilgin, hatta halin şekil alıyor. Konuşursan, katkı sunarsan, susarsan diye ayırmıyor ayet; onlarla beraber bulunmak yetiyor, negatif- olumsuz- şer yayınının kişiye akması için! Yani dedikodu meclisinde gıybetin, yalan konuşulduğunda sahteliğin negatif enerjisi akıyor beyinlerden beyinlere… Duygusallığa yer yok sistem değerlendirmelerinde. “Ben otursam da konuşulanı onaylamıyorum canım, içimden reddediyorum” gibi bir istisna da kişiyi kurtarmıyor. Kur’an-ı Kerim’den sonra, atasözleri ve halk deyişleri de bu mekanizmaya işaret ediyor olabilir mi? -Üzüm üzüme baka baka kararıyor!.. - Körle yatan şaşı kalkar. - Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan. - Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz. Mehmet DOĞRAMACI
Reklam
İlgililerineee :)
TALAT, ENVER, CEMAL PAŞALARIN MEKTUPLARI Her üç paşa da, gitmeden önce Sadrazam İzzet Paşa’ya birer mektup bırakmışlardır. Cemal Paşa’nın mektubu 1 Teşrin-i sani 1918, Talat Paşa’nın mektubu 2 Teşrin-i sani 1918, Enver Paşa’nın mektubu ise 3 Teşrin-i sani 1918 tarihlerini taşımaktadırlar. İstanbul basını tarafından kaçışı en fazla
Sözlüklerdeki Meslek Tanımı ve Öğretmenlik
. MESLEK: TANIM-1 Bir insanın geçimini sağlamak için yaptığı sürekli iş. (NND Sözlük) TANIM-2 Belli bir eğitim ile kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş. (TDK Sözlük) Öğretmenlik gibi meslekler düşünüldüğünde bu
18-19. yy İngiltere'sinde evliliğe bakış açısı
Önce Jane eyre sonra aşk ve gurur şimdi de Emma da fark ettiğim bir durum var: evlilik çoğu zaman soylu bir unvan ve servet için yapılıyor. Günümüzde de durum hala genelde böyle olsa da sanılanın aksine okuduğum kitaplarda bu menfaat çoğu zaman erkekler tarafından gözetiliyor. Bizim tarihimizde ya da genel olarak Avrupa dışında kadının güzelliği, maharetli oluşu ya da dindarlığı önemliyken erkeğin halinin vaktinin yerinde olması evlilik için gerekli kriter kabul edilirdi. Geleneksel bölgelerde hala bu durum geçerli. Sırf aşık olduğu için evlenen çiftler yüzyıllardan beri bir istisna. Emma da okuduğum bir alıntı; " Demek yirmi dört yaşında. Ev kurmak için henüz çok genç. Annesi acele etmemekle kesinlikle haklı. Hem rahatlarının yerinde olduğunu söylüyorsun, şimdi onu evlendirmeye kalkarsa sonradan çok pişman olur. Bundan altı yıl sonra, kendi ayarında, biraz da parası olan iyi bir genç kıza rastlarsa uygun olabilir." "Altı yıl mı? Ama Miss Woodhouse, O zaman Mr. Martin otuz yaşında olacak." "Eğer doğuştan zengin değillerse ve bağımsızlıklarını ellerine alamamışlarsa erkekler aile bakacak duruma ancak o yaşlarda gelebiliyorlar. Sanırım Mr. Martin de servetini kendisi yapmak durumunda, kenarda birikmiş parası olduğunu sanmıyorum. Babası öldüğü zaman ona kalan mirası, aile servetinden payına düşeni de işine, yani davarlarına falan yatırmış olmalı. Yine de çalışır, şansı da yaver giderse zamanla zengin olabilir ama şimdiden bir şeyler başarmış olması hemen hemen olanaksız." Bu cümleleri okuduğumda çok şaşırmıştım adeta günümüzdeki bir gencin durumundan bahsediyor gibi...
Jane Austen
Jane Austen
Emma
Emma
Alıntıdır
''Şems'' Güneş demek ve Araplardan almışız.Onlar da Akatlar yahut Aramilerden almış olabilirler... ''Kamer'' Ay demek ve bunu da Araplardan almışız.Onlar kimseden almamış... ''Şemsî'' Güneşle ve ''Kamerî'' de Ayla ''ilgili'' demek...î malum nisbet eki... ''Dönme'' işine evvel eski aklım ermez.Dolayısıyla bu kısım birazcık karışık olabilir,idare
Reklam
27 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.