Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Ben kendimi, en sivil hallerimin tanığı olan mekâna giren adam olarak hissederken ayna beni, arkasında boş bir koridor olan adam olarak gösteriyordu."
Sayfa 34 - İletişim Yayınları
"Uzaklaşan şeylerin gözden yitişini görmemek için gözlerimizi başka yöne çevirsek bile, yine de ne bok yemeye bir taraflarımızla geyik gibi bakardık?"
Sayfa 29 - İletişim Yayınları
Reklam
"Ya sevmenin kendisini ya da seven hali ile kendini seviyor," demişti.
Sayfa 29 - İletişim Yayınları
"Ne olmuştu da "Seninle dünyanın her yerine gelirim," diyen Müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı."
Sayfa 22 - İletişim Yayınları
"Ses tonlamalarına takılırdım. Sesler her şeyi söylerdi. "Çıt çıt işte," dedim." "Yani elbise çıt çıt'ı değil. Her şey iyi giderken konunun bir yerde boka sarması, kopması yani."
Sayfa 19 - İletişim Yayınları
"Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün Kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine..."
Sayfa 19 - İletişim Yayınları
Reklam
"Gerçi bu tür göze alma ve bir başkasının kuyusuna inme gözü pekliğini sever, kıvırmalardan haz etmez, bodoslama gidenlere sempati duyardım."
Sayfa 19 - İletişim Yayınları
"Bir şeyin gerçekte öyle mi olduğu yoksa bana mı öyle geldiği konusu her zaman kafamı karıştırırdı. Gerçi sezilerim, bir süre sonra hayat tarafından doğrulanırdı."
Sayfa 15 - İletişim Yayınları
"Arsızdım. Dağıtmazsam toparlayamazdım. Dağıtmaya çalıştığım tarafım, dipte bir yerlerde sislerin arasına gizlenmiş bir deniz feneri gibi uzak ve basur gibi sinsice, sessiz sedasız çakıp dönüyordu."
Sayfa 12 - İletişim Yayınları
Reklam
İki lanet bir sayıdır, kendine yetmez, hep üçe koşar ve sonra sil baştan
59 syf.
3/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Kitabı bir kaç kere yarıda bırakma girişimlerime rağmen tamamlayabildim. 20. sayfalara kadar gelip hiç bir şey anlamadım (Toplam 49 sayfa). Acaba bir şey mi kaçırdım diyerek tekrar başladım. Ancak hiç bir şey kaçırmamışım. Maalesef kitap bana hitap etmedi. Yazar, kitabı sokak diliyle yazmak istemiş ama nedense kullandığı dil çok yapay durmuş. Hatta biraz irrite de oldum diyebilirim. Okuyacak arkadaşlara şimdiden başarılar diliyorum. İyi okumalar dilerim.
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutkuİlhami Algör · İletişim Yayıncılık · 201429,1bin okunma
“Ama bunu büyükler oynar, canımın içi,” diyecektim. “Ve üç kişiyle oynanır. Dördüncü katılırsa oyun değişir ve ikili takımlar halinde oynanır. Sonra, ‘İkililerden birine, üçüncü biri katılır ve böylece bazıları anlar ki, asıl olan birdir ve bir esastır. Fakat nedense bir’i yarım sayar ve iki yaparak tamamlamaya çalışırlar. İki lanet bir sayıdır, kendine yetmez, hep üçe koşar ve sonra sil baştan.”
Ne olmuştu da, “Seninle dünyanın her yerine gelirim,” diyen Müzeyyen, durduğu yerden çekip gitmelere başlamıştı. Nerelere gidiyordu? Gelirken getirdiği bakışlar ne dalgaydı? Hangisi Müzeyyen’di? Ya da Müzeyyen kimdi? İlk tanıdığım kimdi, şimdiki kim?
Mesafeli bir yerden konuşuyordu. Oraya nasıl ve ne zaman gitmişti? Ben mi göndermiştim? Taksi mi tutmuştu?
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.