Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
~√~
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
"Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur. Ve gönül Tanrısına der ki: - Pervam yok verdiğin elemden; Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksilmesin penceremden!
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül, Tanrısına der ki:
-Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
@
“Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!”
Bu kitabı okurken farkettim ki, zaten din eleştirisi yapan üç beş kişi içindeki gerek Turan Dursun, gerekse İlhan Arsel, sadece yobaz takım tarafından değil, yaşamın bütün nimetlerinden, güzelliklerinden yararlanan, "bu hayatı yaşıyorsun be arkadaş" dediğimiz ve kendini müslüman olarak tanımlayan kesimler tarafından da sevilmiyor, nefret ediliyor. Çünkü bu isimler öyle şeyler anlatıyor ki, hadi ilk kesimi geçtim, ikinci kesimin de işine gelmiyor anlatılanlar. Kendi yasayislarini düşününce "bir yerlerde bir yanlış var" fikrine kapiliyorlar. Evet, ya böyle yaşamamaliyiz, ya da biz Müslümanlığın gereklerini yapmıyoruz fikri bu... Ve bunun farkına varmak bir nefret doğuruyor.
Neyse geçelim bunu... Bu ikinci kitapta, kitaplı dinlerin, çok tanrılı dinlerden, Babil, Grek, Asur, Çin, Şaman v.b ve birbirlerinden kopya edildiklerini ayetlerden anlıyoruz. Örneğin Kur'an'in çok önemli bir kısmının Tevrat'tan alındığını yine örnekleriyle görüyoruz.
Bu ve diğer kitaplarında sözkonusu yazarlar, dertlerini anlatırken üfürmüyorlar, ayetlerden ve hadislerden yola çıkarak anlatıyorlar. Hadis kısmında ise en çok kabul edilen Buhari'nin örneklerini veriyorlar. Eğer okursanız bu seriyi böyle düşünerek okuyun.
Ben " kitapta ne yaziyorsa kabulum " diyorsanız, "hadisler de bastacim" diyorsanız, bu seriyi okumayın. Ve ona göre yaşayın. Huzursuz olursunuz.
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül, Tanrısına der ki:
-Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Kirazın derisinin altında kiraz
Narın içinde nar
Benim yüreğimde boylu boyunca
Memleketim var
Canıma ciğerime dek işlemiş
Canıma ciğerime
Sapına kadar.
Elma dalından uzağa düşmez
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
- Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!