Bu kıvançlı, akıllı sesler ortasında yapayalnız biriyim. Bütün bu insanlar birbirlerine açılmakla, aynı fikirde olmanın verdiği mutluluğu bölüşmekle geçiriyorlar zamanlarını.
"Bunlar sakin, biraz asık suratlı kimselerdir, Yarın'ı yani bugünün bir tekrarını düşünürler; kentlerde her sabah yeniden ortaya çıkan tek bir gün vardır. Pazarları, bu tek günü güçbela biraz süslerler. Avanaklar..."
"Bir kadını tanımak -bitirmek mi demeli yoksa- istiyorsanız onunla evlenin. Kuşkusuz bir erkek için de geçerli bu, aynı hızda olmasa da. Pırasa, çamaşır tozu, reçel, elektrik faturası, tencere takımı ve bir yığın akrabanın girdiği yatakta aşk ne kadar yaşarsa, o kadar sürer iyi günler hevesiniz, aşk ayininiz, mutluluk yanlışınız. Geriye ne mi kalır, 'bir bulantı cenazesi'ne dönen örseli iki gövdeden? En iyi evlilikte bile -iyi evlilik diye bir şeyden söz edilebilirse- ömrünüzü ipotek altında tutan ruhsuz bir gönül borcu; aldığınız soluğu boğazınıza düğümleyen kişiliksiz bir alışkanlık; en yakın şeyleri bile bir uzaklığa yerleştiren kilometrelerce çekip gitme isteği...