Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
‘’Açık kapı, sözüm ona «sol”a açık kapıydı. Nasıl bir sol? Güdük bir kalkınma ideolojisinin yedeğinde, hiçbir tarihi birikimi esas almaya yönelmemiş ve Batı aydınlanmasının temel taşlarından nasibini almamış bir sol. ‘’
‘’Her ne kadar adına sosyalizm desek ve görüntüsünü modernlikle bezesek bile o günlerde ben yaşlardaki gençlerin temel eğilimleri yurtsever, memleketçi ve giderek milliyetçi bir karakter sahibiydi. Yine de bu kelimeleri anmak kimsenin hoşuna gitmezdi. Çünkü bu kelimelerle birlikte modernlik, ilericilik, Avrupalılık elden gidiveriyordu sanki. Benzerim gençlerde edalar, tavırlar ne kadar ödünç alınmış batıcılıkla nitelendirilebilirse, bu edalar ve tavırlar içinde savunulan tezler ve deliller yabancı aleyhtarı, milli menfaat saplantısı içinde donup duran görüşlerdi. ‘’
Reklam
‘’Ukalanın biriydim ben. Her yerde bilgiçlik taslıyor, sosyalist olmayanların adamdan sayılamayacağını söylüyordum. Bu halet içinde arkadaşlarımın sadece benimle aynı (veya benzer) etiketi taşıyan insanlardan oluşması kaçınılmazdı. ‘’
‘’Ama TİP üyeliği bir azınlığa mensubiyetin duyarlığını getirmedi. Bir kere parti (herhangi bir disiplinli, sıkı dayanışmalı bir partinin olduğu gibi) bir şemsiye değildi. Tam tersine toplum karşısında insanı çırılçıplak bırakıyordu. ‘’
‘’Bu olgu benim «Anayasa sosyalizme açıktır» teziyle bir mesafe kat edilemeyeceği inancını taşımama yetiyordu. Eğer sosyalizmi getirecek olan bir askeri darbe idiyse bana göre bu kambur üstüne kambur demekti. Kendime yapılmasını istemediğim şeyi, kendim bir başkasına yapma taraflısı hiç değildim. ‘’
‘’Lenin'in «bir çocukluk hastalığı» dediği sol komünizm Türkiye’deki aydınlar arasında yıldırım hızıyla yayılmaya başlamıştı. Ama henüz veba mahzenlerdeydi ve merdivenleri inerken ayağımıza bir fare olusunun takıldığı vaki değildi. ‘’
Reklam
‘’Bir başka belirtinin 27 Mayıs sonrasından örgütlenme imkanı bulan zıt istikametteki radikal görüşte, Türkeş’in CKMP'nde ortaya çıktığı söylenebilir. Gerçekte sağ-sol bölünmeleri dışında o günler Türkiye’sinin en önemli meselesi, beynelmilel kısıtlamalar karşısında, bu kısıtlamalara rağmen ülkenin büyük bir adım atmayı göze alıp alamayacağıydı. CHP’nin kendini «ortanın solu≫nda ilan etmesi bu adımın sola doğru atılmasını doğru ve gerekli bulanlara açılmış külliyetli miktarda bir krediydi. Birileri ne yapıp edip resmi iznin ötesinde bir sosyalizmi başarıya götüremezler miydi? Seçim sonuçları ve peşinden gelen akıntı bu ihtimale güç katar gibiydi. ‘’
‘’Bence sosyal değişmenin siyasi araçlarla fazla zorlanması felaketi çağırırdı. Eski komünistlerden biriyle bile karşılaşmak istemiyordum. Silahlı mücadele lafı edenler hem cahil hem provokatördü. Hele illegal çalışma heveslilerinin bu meselelere hiç aklının ermediğini düşünüyordum. Bir kere illegal çalışma «gizli el» marifetiyle bazı işleri yürütmek değildi. Bu tip örgütlerin yaptığı, legal çalışmanın mesafe kat etmesini temin içindi ancak. Hatta kimin yaptığı bilinen, ama bir turlu ispat edilemeyen eylemler illegal çalışmanın kapsamı içine girerdi. Kimin yaptığı bilinmeliydi ki o eylemden elde edilecek fayda ziyan olmasın veya başkasının işine yaramasın, ispat edilememeliydi ki karşı taraf çaresiz kalsın. ‘’
‘’Şair olmanın avantajı hayallerin ne işe yarayacağını bilmekte galiba. Şiiri hayatlarında arayanlar, hayallerin gücünden yararlanmayı bilemeyip güçlü hayallerin hayatlarını baskı altına almasına, hayatlarını berhava etmesine izin verenlerdir. Sonradan Dev-Genç’e dönüşecek olan Fikir Kulüpleri Federasyonu'nun kurulmasına şiddetle karşı çıktım. (…) Benim tezim şuydu: Öğrenciler liderliğin ne olduğu ve neye yaradığı konusunda en basit bilgilere sahip değilken ve bu talep (bırakalım zorlayıcı vasfını) kendiliğinden bir güç olarak ortaya çıkmamışken merkezcil bir örgütlenmeye gitmek kol ve bacaklarını kullanamayan bir baş çıkaracaktır ortaya. Yukarıda andığım toplantıda (muhalif olduğum için) benim konuşmam beklenmiyor, istenmiyordu, ama söz isteyince vermezlik edemediler (eh, o gençlerin eski tüfekleri bizdik ne de olsa!).'Suç ve Ceza’dan bir cümleyle başladım söze: «Romantikler atlaya atlaya yürürler≫ ve biz ilk adımı atıyoruz, dedim. Onlara bu usulle gerçek bir örgütlenmenin sağlanamayacağını üstü kapalı olarak (kimsenin cesaretini kırmaya hakkım yoktu) belirttikten sonra, hiç olmazsa haydut çetelerinin iç ilişkilerini örnek almalarını tavsiye ettim. ‘’
‘’Ben neyin olağan, neyin olağan dışı veya olağanüstü olduğunu doğru dürüst tartamamanın acısını çekiyorum. Bir şiirim var 1966'da.‘Kan Kalesi’. Kendimi Hz. Ali'nin Kan Kalesi cenginde mi farz ediyorum? Bu cengin neye varacağını kestiremesem de cenk içinde olmaktan bir beklentim var. ‘’
Reklam
‘’Sonu gelmez rahatsızlıklarım, beni fakülteyi bırakmaya götürmüş, nefer olarak askere alınmış, dahası zihnen hem politik alanda dostluklar kurduğum kişilerle hem de şiir sebebiyle ilintili olduğum çevrelerle arama bir mesafe koymuştu.''
‘’Bunun ötesinde doğru şeylerin ancak kendimize ait bir kültürel donatım sayesinde yapılabileceğini kafama iyice yerleştirdiğimden elverişli araçlar bulabilmek için caba harcıyordum. Mesela, devrimci bir grubun toplantılarına katılma teklifini, cumartesi günleri Farsça dersine gitmek zorunda olduğumdan reddedebilecek güvene sahiptim. Güven diyorum, çünkü çevremdekiler semeresini uzun vadede verebilecek koklu girişimler yerine o gün kendi devrimci prestijlerini artıracak davranışları seçiyorlardı. Aksini yapmak için kişinin kendi sosyalistliğine ve Marksist formasyonuna sağlam bir güven duyması gerekti. ‘’
‘’«Benim katkım» diyor Marx, «şunları ispat etmekten ibarettir: (1) sınıfların varlığı üretimin gelişmesindeki belirli tarihî evrelerle sınırlıdır; (2) sınıf mücadelesi ister istemez proletarya diktatörlüğüne götürür; (3) bu diktatörlük bütün sınıfların ilgasına, sınıfsız bir topluma geçiş dönemini tesis eder.» Bu bilgileri Marx'ın ağzından almak
‘’Hangi ahlak? Bu soruyu 'yaratılışı, varlığı mümkün kılan ahlâk' diye cevaplandırabildim. Yeniden doğmayı, dirilmeyi mümkün kılan ahlak, ancak yaratılmayı mümkün kılan ahlak olabilirdi. Varlığımı borçlu olduğum, doğru mu eğri mi davrandığımı karara bağlayan olabilirdi ancak. Böylece öteden beri sahip olduğum ve beni kendimi kandırmaktan alıkoyan deus otiosus inancı, içimde İslam itikadının Allah, Kaadir-i Mutlak inancına inkılab etti. Ateş'ten uzak kalmayı, Bahçe'ye girmeyi isteyen biri olma güvenine (ve belki de safiyetine) sahip oldum. Elhamdülillah. ‘’
‘’İnsanın tabiatı var mıdır? Alman idealizmi, insanın tarihini keşfetmenin parlaklığıyla gözleri kamaşmış halde, insanın tabiatını pozitif bilimlerin karanlığına teslim etti. Bu anlayış ise iki harf arasında bolşevizmin, faşizmin ve nazizmin değirmenine çok su taşıdı. Şu kadar zaman sonra anlamamız gerekir ki insanın tabiatı, onun üzeri örtülü tarihi; insanın tarihi ise onun örtüsü kalkmış tabiatıdır. ‘’
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.