Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Burada daha ne kadar öleceğim? Yeryüzüyle gökyüzünün aracısı olarak bulutu haraca kestiğiniz yerde?" -Nilgün Marmara
Sayfa 84
Bakışlardaki altının, aniden kayıtsız bir kurşuna dönüşmesinin ne demek olduğunu bilmiyorsunuz. Beni gördüklerinde gözlerinin artık parlamadığı o günden beri burada hep kışı yaşadım
Reklam
Tao nedir?
Tao "Oluşun " diğer adıdır. Siz "Oluş nedir?" diye soramazsınız. O deneyimlenebilir. Şimdi burada deneyimlenebilir. Yarın değil. O sizi çevreliyor, siz onun içinde nefes alıyorsunuz, siz onun parçasısınız. O sizin varoluşunuzun kalp atışıdır. O nabzınızdır. O sizin bilincinizdir. Şu andaki sessiz anı dinleyin. Bu odur. Fakat bu soruyu yanıtlamanın bir yolu yoktur. Tao ancak işaret edilip gösterilebilir. Bu yüzden Zen ustaları derler ki: "Buda sadece Ay'ı gösterdi". Onun parmaklarına yapışma. Parmaklar sadece Ay'ı işaret eder, Ay'ın kendisi değildir. Tao sadece bir kelimedir, keyfi bir kelimedir. Manası hiçliktir. O, varoluşun oluşunu gösteren bir parmaktır sadece. Kuşlar cıvıldıyor, ağaçlar sessizce duruyor ve siz kalbinizdeki muazzam sevgiyle derin bir iletişim içerisinde oturmaktasınız... bu odur!
“…burada öylece dururken Sevda çiçeğinin büyüsüyle vuruldum.”
Tehlikeyle yarışarak onu geçmektir burada başvurulan teknik.
Ama bütüncü toplum birey­leri pozitif biçimde kendi içine almaktansa onları ezerek şekilsiz ve istenen kalıba sokulabilecek bir kitleye çevirdiği için her birey de dur­durulmaz gibi görünen o özümlenme ve erime sürecini dehşetle izle­mektedir. Bir şeyler yapmak ve bir yerlere gitmek, sinir sisteminin yaklaşan ürkütücü kolektifleşmeye karşı bir tür aşı geliştirme çabası­dır, görünüşte özgürlüğe ayrılmış saatlerde kendini kitlenin bir üyesi olarak eğiterek kolektifleşmeye şimdiden hazırlanma çabası…. …Aynı zamanda, benlik yitiminin bu oyunlu aşırı­lığı, benliksizliği içtenlikle benimsemiş bir yaşayışın daha zor değil daha kolay olabileceğini de öğretir kişiye.
Şems-i Tebrizi' nin Arayışı
Şems, Makalat' ta şöyle der: “Kendime dedim ki, beni yaratan Allah ile doğrudan doğruya konuşmadıkça ve sorduğum sorulara cevap almadıkça benim yemek veya uyku ile ne işim var? Bu âleme körü körüne yemek yiyip içmek için mi geldim? Ona neden geldiğimi ve nereye gideceğimi sormalıyım, ancak ondan sonra yemek yiyip uyuyabilirim. Ayrıca kurtuluşum ve sonum hakkında da bilgi almalıyım ki burada rahat ve dertsiz bir hayat sürebileyim. Çocukluğumdan beri amacım bu idi ve hep buna yöneldim. Hani bir çocuğun eli yandığı zaman annesi hemen harekete geçer türlü çareler arar ya, işte Allah da sevgisiyle bana öyle yardım etti."
Sayfa 17 - Destek YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller hâlinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
Sayfa 59 - DomingoKitabı okuyor
Bana böylesi garip duygular Bilmem niye gelir, nereye gider?
Bana bir çelenk yap kardeş, Üstüne de bir şey yazma Ölüler okumayı bilmez ki ...
"Baban burada olsa, tuttuğun bu elden razı gelirdi." "Murathan'ın elini bırakma Gökçen. Bakkala sakın Murathansız gitme kızım. Murathan'ın eline yapış Mavişim. Tanısan bile başkasına gitme. Oyun oynarken Kepçük'ün elini bırakma tamam mı babacığım? Kaybolursun bak yoksa. Gökçen gözünün önünden kaybolmasın Murathan. Sakın elini bırakma oğlum."
Reklam
Üstün muradı anlatmakta bu çok kısır ifadenin hedefini çılgınca arayan bir oluş hasretinden başka bir delaleti yoktu. Bulunması gereken bizzat hayattı; asıl hayat... Onu bul da evvelâ yaşa, sonra yaz yazabildiğin kadarını... Burada yaşaya- bilmekle yazabilmek beraber... Garp âleminde, kendilerince yaşayabilenler, yâni duyup yazabilenler arasında,
𝗸͏𝘂͏𝘇͏𝗲͏𝘆͏𝗯͏𝗮͏𝘁ı ͏𝗸͏𝘂̈͏𝗿͏𝗱͏𝗶͏𝘀͏𝘁͏𝗮͏𝗻 ͏𝗱͏𝗶͏𝗺͏𝗶͏𝗹͏𝗶̂/͏𝘇͏𝗮͏𝘇͏𝗮͏𝗹͏𝗮͏𝗿 ͏𝗵͏𝗮͏𝗸͏𝗸ı͏𝗻͏𝗱͏𝗮: Son yıllarda Batı'da ve Türkiye'de, Kürdistan'ın bu antik bölgesini, Alevi inancına mensup olan ve Dımıli konuşan bu Kuzeybatı Kürtlerinin kafalarında ayrı bir kimlik yaratarak Kürdistan'dan koparmak ve burada bir "Zazaistan" yaratma doğrultusunda pek çok girişim gündeme gelmiştir. Hiç kuşkusuz ki bununla yapılmak istenen şey, Türkiye'de ki Kürt ulusal hareketini yok etmek olmasa bile, en azından onun gücünü azaltmaktır. Bingöl (Çebaxçur). Elazığ (Harput), Erzincan, Tercan ve İmranlı bu alt-bölgedeki önemli yerleşim merkezleridir. Merkezi ise Tunceli Şehri'dir.
Yaprak yaprak içimde yalnızlık Onun dalları dünyadır Kendi göğümde bu sürgünlük Bedenimdir ona bir tek sınır
Murat Bey de ona "Hayatımın ışığısın" derdi, "Yaşımı dert etmezdim seni görene kadar ama şimdi ediyorum. Erkenden ölüp seni burada yalnız bırakmaktan korkuyorum." Korktuğu gibi de oldu; elli beş yaşında, pankreas kanserinden öldü Murat Bey. Sevgisini de aldı gitti, geriye üç kuruş emekli maaşı ve buz gibi bir ev bıraktı.
Sayfa 11 - Yapı Kredi Yayınları (İçler Dışlar Çarpımı)Kitabı okuyor
. "Bana yarınlardan, bana doğacak güneşlerden söz ederler... Ben bugünleri yakıştıramazken kendime!.."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.