Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ahsen

bir kültür anlaşılmadan filolojik bir bakış açısı geliştirilemez, sözcükler idrak edilmedikleri sürece dil bilimsel olarak hiçbir değerleri yoktur ve siz gencecik insanlar, eğer bir dili, bir ülkeyi fethetmek istiyorsanız, önce onun en güzel hâline, gençliğindeki gücüne ve tutkunun zirvesine tanıklık etmeniz lazım. dili, önce onu yaratan ve tamamlayan şairlerden duymanız lazım. dili masaya yatırmadan önce, soluk alır gibi şiiri içinize çekmeniz, kalbinizde sıcaklığını duyumsamanız lazım.
Reklam
112 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Karmaşık Duygular
Karmaşık DuygularStefan Zweig
7.8/10 · 10,5bin okunma
filmin sonunu bu şekilde yaparak, duvarlarla çevrili sıkışmışlık ve kapalı yer korkusuyla başlayan yolculuk, ufkun sınırsız manzarasıyla sonuçlanmış, böylece film seyirciyi, zifiri karanlıktan ışığa;buz gibi soğuktan sıcaklığa; renksizlikten renk cümbüşüne; maddi ve manevi tutsaklıktan sınırsız özgürlüğe taşımıştır... bence sonuçta, destansı hikâyelerin sonunda karakterlerin vardıkları yer, coşkulu ve sihirli bir mekândır.
Sayfa 127 - frank darabont, filmin sonu hakkındaKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
sonucu belli olmayan uzun bir yolculuk. andy'nin orada olacağını umuyorum. sınırı geçmeyi umut ediyorum. arkadaşımı görmeyi ve elini sıkmayı umut ediyorum. pasifik'in rüyalarımdaki kadar mavi olmasını umuyorum. umuyorum.
Sayfa 122 - redKitabı okudu
unutma ki, umut iyi bir şey. belki de olabilecek en iyi şey. iyi olan hiçbir şey solmaz. bu mektubu bulacağını ve bulduğunda iyi olacağını umuyorum.
Sayfa 122 - andyKitabı okudu
Reklam
ya yaşamakla meşgul olursun ya da ölmekle.
Sayfa 121Kitabı okudu
sonuçta bu film, hapiste yatan ve hapisten çıkmayı uman insanlar üzerine olan bir film. o zaman bunu evrensel yapan ne? herkes hapse girip çıkmış değil ki. belki de daha derinlerde, metafizik seviyede, insanlar çalıştıkları işlerde, sürdürdükleri ilişkilerde veya hayatlarının akışında etraflarına duvar ören, parmaklıklar çeken şeyler yüzünden köleleşmiş hissediyor. böyle bir ortamda, üstelik kendi yarattığımız hapishanelerde çok, pek çok yıl hayatta kalabilme fikri ve gelecekte bizleri bekleyen bir zihuatanejo olması ve zihuatanejo'nun hepimiz için farklı şekillerde var olması, bence herkese hitap ediyor.
Sayfa 100 - tim robbinsKitabı okudu
140 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Esaretin Bedeli
Esaretin BedeliMark Kermode
8.7/10 · 148 okunma
Ahsen
@butim4r·2024 okuma hedefini güncelledi.
2024 OKUMA HEDEFİ
29/48 kitap - %60 tamamlandı
29 kitap okudu
48 kitap
4.688 sayfa
0 inceleme
30 alıntı
12 günde 1 kitap okumalı.
"serüven tutkusu deyin isterseniz. ama ben gerçeğin araştırılmasından yanayım." "ne gerçeği?" "kendi gerçeğimiz. yüzüme öyle şaşkın şaşkın bakmayın. bir zamanlar siz de bizim gibiydiniz, kuşkusuz. yoksa şimdi burada olmazdınız. sonra birden korkuverdiniz. oysa insan düşgücünü kullanmaktan korkmamalı. düşgücü kullanmaktan korkanlar günün birinde gerçeklik duygusunu da yitirirler, başkalarının da gerçek diye sundukları yalanları kabullenirler. bu yüzden kıyıcı olurlar."
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
şu kent yaşamımız kocaman, düzenli bir sigorta örgütü değil mi? primi zamanında ödediniz mi, bütün korkulara, bütün can sıkıcı durumlara karşı güvenliğiniz sağlanmıştır. ve primleri zamanında ödemeğe alışmışızdır. yasaların önsözlerinde yazılı onurumuzdan, bildirilerde yinelenen özgürlüğümüzden, şarkıların duyurduğu sevinçlerden, durmadan sözü edilen, tanımı yapılan insanlığımızdan, kısacası bir türlü gerçekleştiremediğimiz bütünlüğümüzün kırıntılarından kesip öderiz. çoktan alıştık buna.
neden apartmanlarda oturanlar, balkonlarında sardunya, küpe çiçeği, fesleğen yetiştirmezler? bu güzelim çiçekler onlara yüksek kiralar, pahalı eşya bedelleri ödeyerek kurtulduklarını sandıkları alt sınıflarını mı hatırlatır yoksa? oysa bahardayız. hangi yaşımızın baharı olursa olsun, çiçekleri sevmek gerek. neden ille de salonların tavanlarına doğru uzanan, yapraklarının tozları bir türlü alınamayan başbelası kauçuk ağaçları, deve tabanları... sahiplerine ısınmayı beceremeyip, vitrin malı olmaktan bir türlü kurtulamayan koltukların, kanepelerin, masaların bir parçası gibi duran tutsaklar...
elli beş yaşındayım. hayatı bana nasıl öğrettilerse öyle tanıyorum. yani yanlış, saçma ve yüzeyden. hayatımızı bozan ölümden de kötü bir şey var mı? var tabii.. ama bütün bunları öğrenmem için vakit çok geç. oysa güneşin henüz sıcak olduğu günlerde her şey biraz mümkün gibiydi. alışılmışın dışına çıktığım o ilk andan sonra her şey mümkün gibiydi. hadi, gidin artık. olmuyor.. olmadığını siz de biliyorsunuz.
üstelik dünyayı hiç tanımıyorum. birden fark ettim bunu.
durmaksızın dökülen yaprakları kimseler süpürmüyordu. ama bahçenin her köşesinde bir başka renk görülebilirdi. özenildiği için değil de, salt kendi haline bırakıldığı, önemsenmediği için, kendisine sunulan özgürlükten yararlanarak büyüyen, açan çiçekler vardı. bunların bir adının bile bulunduğundan emin olamazdı insan. yalnızca bu bahçeye özgü gibiydiler. birbirine girmiş çimenlerin, yoncaların arasındaki yosunlu taşlar, belki de dünyanın henüz insansız olduğu zamanlardan kalmaydı. bütün bunları biliyor muydu? bilmemesi daha güzel değil miydi?
63 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.