Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ahsen

Sabitlenmiş gönderi
üstelik dünyayı hiç tanımıyorum. birden fark ettim bunu.
Reklam
Ahsen
Bir kitabı yarım bıraktı
Sanatta Ruhsallık Üzerine
Sanatta Ruhsallık ÜzerineWassily Kandinsky
8.4/10 · 196 okunma
250 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Bitkilerin İnanılmaz Yolculuğu
Bitkilerin İnanılmaz YolculuğuStefano Mancuso
9/10 · 14 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
henüz çoğumuz hayatın özünü anlayamayarak havada saadet, kuyu dibinde cennet arayan, birbirimizden keramet bekleyen, boş şeylere kapılan, vaatlere aldanan saf kimseleriz. bu dünya henüz büyük komik moliere çağından üç adım ileri gitmedi. daima üstadın ebedi komedyaları tekrarlanıp duruyor. yalnız sahnenin dekorları değişti. tarzlar başkalaştı. insan mayası hep o maya... kötüler daha kurnazlaştı. birbirine zarar verme ilerledi. fenalık büyüdü.
Reklam
sözcüklerden bir fırtına aniden köpürür, tutkulardan sonsuz bir deniz, bu ahşap sınırları aşıp kan gibi dalgalarıyla tüm zamanlara, insan kalbinin attığı tüm mekânlara çarpar, bitmez tükenmez, akıl ermez, şen ve trajik, insana dair en özgün imgelerle, çeşitlilikle dolu;işte ingiliz tiyatrosu, işte shakespeare'in dramları.
"ne tuhaf," diye geçirdim içimden, "en derin hislerimi nasıl da seziyor, bir yabancı olmasına rağmen, neye ihtiyaç duyduğumu, canımı neyin yaktığını biliyor, oysa o, her şeyi bilen, beni yanlış anlıyor, paramparça ediyor beni."
böylesi bir yaşama dahil olabildiğini sanmak fakat o yaşamın kalbine, kaynağına giden yolu bilmeden, bir labirentin içine düşmüşçesine deli gibi daireler çizip durmak nasıl bir eziyetti!
bir fırtınanın ortasında kalmış gibi hissediyorum kendimi, okyanusun köpükler içinde kalmış dudakları gök gibi gürüldeyen sözlerini haykırıyordu. yazı masasına doğru eğilmişken, yeniden kumulların dibindeki memleketimde duruyordum sanki, binlerce dalganın ve etrafa su püskürten rüzgarın uğultusunu yanı başımda duyuyordum. tıpkı bir insanın doğumunda olduğu gibi sözün doğumunda da tanık edenleri acı vererek sarmalayan o ürpertiyi, şaşkın, korkmuş ama mutlu ruhumda ilk kez o zaman hissettim.
güzelliğin kendisi olan gençliğin yüceltilmeye ihtiyacı yoktur.
Reklam
bir kültür anlaşılmadan filolojik bir bakış açısı geliştirilemez, sözcükler idrak edilmedikleri sürece dil bilimsel olarak hiçbir değerleri yoktur ve siz gencecik insanlar, eğer bir dili, bir ülkeyi fethetmek istiyorsanız, önce onun en güzel hâline, gençliğindeki gücüne ve tutkunun zirvesine tanıklık etmeniz lazım. dili, önce onu yaratan ve tamamlayan şairlerden duymanız lazım. dili masaya yatırmadan önce, soluk alır gibi şiiri içinize çekmeniz, kalbinizde sıcaklığını duyumsamanız lazım.
filmin sonunu bu şekilde yaparak, duvarlarla çevrili sıkışmışlık ve kapalı yer korkusuyla başlayan yolculuk, ufkun sınırsız manzarasıyla sonuçlanmış, böylece film seyirciyi, zifiri karanlıktan ışığa;buz gibi soğuktan sıcaklığa; renksizlikten renk cümbüşüne; maddi ve manevi tutsaklıktan sınırsız özgürlüğe taşımıştır... bence sonuçta, destansı hikâyelerin sonunda karakterlerin vardıkları yer, coşkulu ve sihirli bir mekândır.
Sayfa 127 - frank darabont, filmin sonu hakkındaKitabı okudu
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.