Kitap, Sokrates’in yargılanma sürecinde mahkemede yapmış olduğu savunmaları ve yakın dostlarıyla olan sohbetlerini içeriyor.
Bana sorarsanız, ölümü kabullenişi doğru değil! Bu düşüncelere ve düşünmek istediği günlere sahip olmak isteyen filozofların, ölümü tercih etmesini pek aydınlatıcı görmüyorum. Hele de öyle bir dönem için kaçabildiğim kadar kaçardım! Zaten bu Sokrates’e teklif ediliyor. Kabul etmeyerek, prensiplerinin devamını getiriyor.
Zehiri içiyor ve hayatı son buluyor...
Tabii zamanında böyle bir adamı kabul etmek mümkün değil. Çağa uygun olmayan görüşler getiriyor. Ortadan kaldırılmak isteniyor. Bu size çok yabancı gelmez. Günümüzdeki mevcut sisteme ve geri-kafalı zihinlere bakarak durumu sentezleyebilirsiniz.
Savunmasında, toplumda sahte bilginlerin olduğunu söylüyor:
“Ben bilge değilim ama sizin bilge sandıklarınız ise hiç değil. O halde ben ne yapayım, söylüyorum işte!” şeklinde bir ifade kullanıyor.
Sokrates, Tanrı’ya inanan bir düşünür. Hemen şu soru geliyor aklıma? Sokrates öncesi yaşayan Anaksimandros! Bu adam evrimden bahsediyor. Ondan önce yaşayan ve daha az bilgiye ulaşma imkanı olmasına rağmen, günümüze daha yakın bir sunum yapıyor. Konu Tanrı ve din değil. Zamandan ziyade, aklın gerçekliği!
Bu düşüncelerin Sokrates’e ait olduğu şüphelidir. Mutlaka ki yansıtıyor, lakin tamamen güvenilir değildir.
“Platon'un Gençlik Diyalogları ya da Sokratik Diyaloglar olarak adlandırılan eserlerinin Sokrates'in fikirlerini büyük oranda yansıttığı düşünülmektedir. Burnet Platon'un Sokrates'i açık bir şekilde resmettiğini söyler.”(Burnet, 1928: 130)
Kitapla ve merakla kalın...