Yine sersemlikle günün ilk saatlerine gözümü açtım. Az vakit kaldığını biliyordum ama bir türlü o şeyin başına oturmak istemiyordum.
Sanki yaptığım şey bana işkence olarak geliyordu bu yüzden ne yapmam gerektiğini sadece hayallerim seçiyordu çünkü hayallerim bütün işkenceleri, işlenebilecek bir günahtan fark bırakmıyordu.
Her gün bunları düşünmekten belki de yapmak zorunda olduğum şeyler, istediklerimden fazlaydı.
Ne olacağını kim bilebilirdi ki? Her insan değişiyor belki 10 yıl sonra belki 10dk sonra insan fikirleri değişebiliyor. Tabi ne istediğini belirlemek kolay değil.
Senenin ortalarında havaların ısınmasıyla üstüme güzel bir çöküş, basık bir hava ile işkenceyi gittikçe arttıran bir yaşamda söz konusuydu.
Ne olduğunu bilmediğim bu işkencenin; Mısır mitolojisinden tutunda Yunan uygarlığına kadar gelen bir oluş. Ne olursa olsun istediğin ne olursa olsun, yanlışta olsa doğru da olsa büyük bir şey veya küçücük bir istek sen onu yapmaya çabaladığın zaman isteklerin gün yüzüne çıkıyor.
Bu yüzden Friedrich Schiller der ki; Zorla, istemeye istemeye yaptığım her şey dokunur bana; seve seve, iştahla yaptığım hiçbir şeyden zarar görmedim.