"Konuşan her insanda ideoloji, gramer, mantık ve fesahat fikirleri vardır. Eylemde bulunan her insanın özel ahlak ve toplumsal ahlak konusunda kendi ilkeleri vardır. Sadece yaşıyor bile olsa her insanın kendine ait fizik ve hesap mefhumları vardır; sırf hemcinsleriyle yaşadığı için bile küçük bir tarihsel olgular koleksiyonu ve kendine özgü bir yargılama tarzı vardır."
Uyumlandırmanın olduğu, zihnin bir başka zihne bağlandığı yerde zeka olmaz. Her bireyin eylemde bulunduğu, ne yaptığını anlattığı ve eyleminin gerçekliğini doğrulama olanaklarını sunduğu yerde zeka olur.
aşağı yukarı sekiz milyonluk bir nüfus, sürekli harp kaybederek morali sıfıra inmiş, moralini düzeltmek için de bilmediği bir dinden başka sarılabilecek hiçbir şeyi yok. Bilmediği dini de ona empoze edenler bizim halk tabiriyle “hacı-hoca takımı” dediğimiz, kendileri de cahil olan sözde din adamları. Bunun dışında hiçbir şeyi yok Anadolu’nun. Hiç kimse diyemez ki Anadolu’da ne cevherler vardı da sonra kayboldu. Böyle birşey yoktu.
Sokratesçilik aptallaştırmanın kusursuzlaştırılmış bir biçimidir. Her bilgin hoca gibi Socrates de öğretmek için soru sorar. Oysa bir insanı özgürleştirmek isteyen kişinin ona bilginler gibi değil herhangi bir insan gibi soru sorması gerekir, yani öğretmek değil öğrenmek için. Böyle bir şeyi de ancak öğrenciden fazla bilmeyen, ondan önce o yolculuğa çıkmamış olan, cahil hoca yapabilir.
"Çocuğun en iyi öğrendiği sözler, anlamına en iyi nüfuz ettikleri, kullanmak üzere en iyi benimsedikleri, açıklayan bir hoca olmaksızın, açıklayan bir hoca devreye girmeden önce öğrendikleridir."