Delikanlı, babasının gözlerinde de dünyayı dolaşma isteğinin bulunduğunu gördü. Her gece uyumak, yemek ve içmek için hep aynı yerde kalarak yıllarca kurtulmaya çalışmış olmasına karşın, hâlâ canlı kalan bir istekti bu.
"Bak, ne diyor:" Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir."
"Her neyse, hep, büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta- yetişkin hiç kimse, yani- benden başka. Ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. Ne yapıyorum, uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum; nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor, onları yakalıyorum. Bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. Ben, çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. Çılgın bir şey bu, biliyorum, ama ben yalnızca böyle biri olmak isterdim. Biliyorum, bu çılgın bir şey."
"Öldü, biliyorum! Bilmediğimi mi sanıyorsun? Ama, onu yine de sevebilirim, değil mi? Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, Tanrı aşkına; özellikle de, hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?"
Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.
Kafası karışık bir öğrencinin hayatının en kritik anında duruma müdahale ederek büyük farklar yaratabilecek eğitmenlerdendi.
"Erdemli bir kadın nereden bulunur?" diye sorar büyüklerimiz. O yakutlardan bilr kıymetlidir. Ellerini kirletmekten, saatlerce yün ve pamuk dokumaktan gocunmaz. Tüccarların uzaklardan yiyecek getiren gemileri gibidir.
Bütün öğretmenler aldığımız tek besinin yediğimiz yiyecekler olmadığını bilir.