Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ego çatışma içinde olmaya ihtiyaç duyar. huzura ve sevgiye uzun süre dayanamaz. mutsuzluğunun bağımlısıdır. eckhart tolle
"Şunu söyleyerek başlıyorum ki; bizim on yıllardır kanıtlanmış ve ilan edilmiş çok sayıda sebebimiz var. Asıl çatışma noktamız, sizin İsrailli müttefiklerinize, bizim topraklarımızı Filistin’i işgal etmeleri için verdiğiniz destektir. Bazı diğer haksızlıklarınızla birlikte sizin bu durumunuz bizi, 11 Eylül saldırılarını düzenlemeye sürükledi." Amerika halkına sesleniş (Şehid inşaAllah Mücahid Şeyh Usame B.Laden)
Reklam
Louis Aragon'un Paris Peasant kitabında da dediği gibi: " Aydınlık, sadece karanlık ile ilişkiliyse anlamlıdır; doğruluk, hatayı öngörür. Hayatımızı kalabalık kılan, onu keskin ve sarhoş edici hale getiren, bu birbiri içine geçmiş zıtlıklardır. Biz sadece bu çatışma bağlamında varız; beyaz ve siyahın çarpıştığı alanda."
Tartışma bir görgüdür, kavga ve çatışma demek değildir .
Ben "yaptım", "oldu". Demekle olmaz. ..
Sınırda çatışma varsa demek ki çizgi geçilmiş, sınırlar ihlâl edilmiş, adımın hangi yöne atılması gerektiği konusunun İyi ve doğru tayin edilmesi gerekir. Ben ne yaptım ki böyle oldu demezsen, olmaz. ..
Biryudumkitap
Hani bazen biri vardır, en büyük kötülüğü kendine yapan. Öyle deriz, ne yaptıysa, kendine yapıyor. Yahut bizizdir o, öyle derler, hâlbuki ne kadar iyi biriyizdir eskiden, ah ki ne ahtır vesaire. Hakan Şenocak, "Ne yaşıyor ne de ölüyordu. Yığılmak istiyordu. Dökülmek, kaybolmak, yok olmak istiyordu. İçindeki çatışma bitsin istiyordu." Yargılamamalı. Bazen bu dibe batışlar birer yardım çığlığıdır, bizden ya da bize.
Reklam
Bu yüzdendir ki, bütün gelenlere, gidenlere rağmen “herkesin bir kimsesi” kalır; kalmalıdır ki herkesin yaşamı hem yaşanabilir, hem anlaşılabilir, hem de katlanılabilir bir şey olsun… Belki bu yüzden Dünya’nın yarısı, öbür yarısının kimsesidir… Dünyanın yarısı, öbür yarısını öper. Dünyanın yarısı öbür yarısını dolandırarak yaşar. Dünyanın yarısı mazlumdur, yarısı zalim. Bunlar, çatışmak zorundadırlar; çatışma hep sürer…
Yılmaz Odabaşı
Yılmaz Odabaşı
“Herkesin bir Feride’si vardır ben bilmez miyim Herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı Herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim Bir de kimsesizliği…” diye yazmıştım Feride adlı şiir kitabımda. “Sahi, herkesin bir kimsesi var mıdır? Benim yok” diye sormuştu bir okur da yanıtlayamadığım mektubunda. Bütün gelenlere, gidenlere, insandan
Statik Elektrikle Temiz Su
Güney Kore’de bulunan Yonsei Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren bilim insanları, insan vücudundaki statik elektriği kullanarak suyu dezenfekte eden bir su arıtma cihazı geliştirdiler. Projede 500 mililitrelik bir su şişesinin içerisine iletken polimer elektrotlar ve dış yüzeye aliminyum bir parça yerleştirildi. Aliminyum elde biriken statik elektriği aktarma ve polimer elektrotları aktifleştirme işlevini görürken şişe içinde meydana gelen tepkime de bakteri ve virüsleri etkisiz hale getirecek güçte elektrik alanları oluşmasını sağladı. Çalışmaya göre sıradan bir kişinin sadece 10 dakikalık bir yürüyüş yapması şişedeki yarım litre suyu dezenfekte edebiliyor. Sistemin az gelişmiş bölgelerde, afet bölgelerinde ya da çatışma yaşanan bölgelerdeki nüfus için önem arz ettiği belirtiliyor. 📰: tepenoktasi.com/p/bitcoin-iran-...
Duygular ve değerler arasında olan çatışma
Reklam
"Batı İran'ı ezmek istemez, hatta sever" Ş.Teoman Duralı Daha önce "Lübnan bataklık olur" diyerek uyarmıştı. Felsefe profesörü Teoman Duralı şimdi de "Lübnan savaşı İran'a saldırının ön hazırlığı mı" sorusunu yanıtlıyor. "Yahudilerin en çok sevmeleri gereken millet Fars milleti olması lazım"
Hayat, içinden akıp giden bir nehirdir; bazen sakin, bazen coşkulu, ancak her zaman derin ve gizemli. Ne var ki, bu nehirde sürüklenirken, sıklıkla zamanın akışında kaybolur, kendimizi yaşamanın telaşında buluruz. Adeta bir dansın içindeymişiz gibi, hareket ederken bile durup düşünmeye zaman bulamayız. Ancak belki de zamanı yavaşlatıp bir an için durup etrafımıza bakmalıyız; içsel bir yolculuğa çıkarak kendimize şu soruyu sormalıyız: "Ben neredeyim?" Bu sorgulama, yaşamın ritmini azaltarak derinleştiren bir dansın başlangıcı olabilir. Yavaş adımlarla ilerleyerek, içsel yolculuğumuzu keşfetmeye başladığımızda, hayatın gerçek anlamlarını bulabiliriz. Aşkın, sadece bir duygu değil, aynı zamanda derin bir bağlılık ve anlayış olduğunu fark ederiz. Kavganın, sadece bir çatışma değil, farklılıkları kabul etme ve büyüme fırsatı sunduğunu kavrardık. Ve ölümün, sadece bir son değil, yaşamın geçiciliğini ve değerini hatırlatan bir uyarı olduğunu anlarız. Hayatın ritmini yavaşlatıp derinleştirdiğimizde, her anın özüne daha derinden ineriz. Nehrin akışında kaybolmak yerine, onunla birlikte yolculuk ederiz ve her bir anın değerini tam anlamıyla kavramış oluruz. İşte o zaman, yaşamın içsel zenginliklerini keşfetmek için gerçek bir şans yakalayabiliriz.
DUA,
Allah'ın bizim hakkımızda bildiğini, bizim de bildiğimizi, günahlarımızın, korkularımızın, çözemediğimiz problemlerin içimizdeki varlığının, çıkmazlarımızın, kusurlarımızın, zâlim yanımızın, isyankâr yanımızın, nankör yanımızın, şükürsüzlüğümüzün, kıymet bilmediğimizin ve dahi hakkımızdaki bütün menfî vasıfların farkında olduğumuzu beyân ederek, içimizi O'na dökmek, O'na O'nun bildiğini itiraf etmek o kadar güzel ki, o kadar huzur veriyor ve rahatlatıyor ki... Hakkımızda kabullenemediğimiz bütün her şey içimize huzursuzluk veriyor, kusurunu kabul etmek, nedendir bilmiyorum, ama hafifletiyor Elhamdülillah. Kabullenememek, kusurunu bilmemek, kendini bilmemek nefste bir çatışma doğuruyor. Bu da insanı buhran denen ruh hâlinin içine düşürüyor. Ama insan hayatı, hakikati, nefsinin zulmünü, nefsine ettiği zulmü, günahını, içindeki korkuları, çözemediği problemleri olduğunu, içinde çözemediği düğümlerin olduğunu kabul ve itiraf edince sanki zoraki üzerimizde tutmaya çalıştığımız bütün yükler bir anda gidiyor. Kabullenmek, Allah'a itiraf etmek şifâ gibi Elhamdülillah.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.