Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu fotoğrafı asla unutamıyorum !!! Engelli kardeşini çatışma alanı dışına çıkarmaya çalışan bir abi ve yorgunluktan elektrik direğine yaslanan bir bir kız.. Vallahi bu acı her sınırı aştı..
Bir Şeyi Sahiplendikçe Onunla Çatışma Oranı da Artar
Çok seversin, hani öyle böyle değil, bildiğin sırılsıklam... Sevince, çok sevince ortaya çıkar bu durum. Kaybetmek istemezsin, en lanetli rüyaları görürsün uğruna, dua edersin bir ömür beraber olmak için. Sevmek uğruna kendine hâkim olamazsın, zihnin ve duygularına hâkim olamazsın, daha çok sahiplenmek, daha çok bağlanmak, daha çok yakın olmak istersin. Sen istedikçe bir şeyler yolunda gitmez, ilişki rayından çıkar. Saçmalamaya başlarsın, hak iddia edersin, kıskanırsın. Sonra daha çok sahiplenmek istersin. Artık kısırdöngü halini alır bu olay, yaptıkça kötü olur, kötü olduğunu gördükçe yaparsın. Onu ortadan kaldırmak istersin, ama yapamazsın. Her şeyiyle seni hissetmediğini düşünmek seni daha kötü yapar. Yapsan da yapmasan da işin içinden çıkılmaz bir sonuç ortaya çıkar. Son anda kazandığın şey, sana boyun eğmiş bir sevgili ya da sana veda etmiş bir sevgili olur. Şair de söylemiş zamanında: Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın
Reklam
"Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda oluşur. Karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek koşuludur. Eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Evren karşıtlıkların savaşının oluşturduğu bir uyum harmonia'dır." Heraklitos
Diyalektik
"Karşıt olan şeyler bir araya gelir ve uzlaşmaz olanlardan en güzel uyum doğar. Her şey çatışma sonucunda oluşur. Karşıtların savaşı, oluşun zorunlu ve tek koşuludur. Eğer karşıtlıklar arasındaki savaş olmasaydı hiçbir şey olmazdı. Evren karşıtlıkların savaşının oluşturduğu bir uyum harmonia'dır." -Heraklitos
ego çatışma içinde olmaya ihtiyaç duyar. huzura ve sevgiye uzun süre dayanamaz. mutsuzluğunun bağımlısıdır. eckhart tolle
"Şunu söyleyerek başlıyorum ki; bizim on yıllardır kanıtlanmış ve ilan edilmiş çok sayıda sebebimiz var. Asıl çatışma noktamız, sizin İsrailli müttefiklerinize, bizim topraklarımızı Filistin’i işgal etmeleri için verdiğiniz destektir. Bazı diğer haksızlıklarınızla birlikte sizin bu durumunuz bizi, 11 Eylül saldırılarını düzenlemeye sürükledi." Amerika halkına sesleniş (Şehid inşaAllah Mücahid Şeyh Usame B.Laden)
Reklam
Louis Aragon'un Paris Peasant kitabında da dediği gibi: " Aydınlık, sadece karanlık ile ilişkiliyse anlamlıdır; doğruluk, hatayı öngörür. Hayatımızı kalabalık kılan, onu keskin ve sarhoş edici hale getiren, bu birbiri içine geçmiş zıtlıklardır. Biz sadece bu çatışma bağlamında varız; beyaz ve siyahın çarpıştığı alanda."
Tartışma bir görgüdür, kavga ve çatışma demek değildir .
Ben "yaptım", "oldu". Demekle olmaz. ..
Sınırda çatışma varsa demek ki çizgi geçilmiş, sınırlar ihlâl edilmiş, adımın hangi yöne atılması gerektiği konusunun İyi ve doğru tayin edilmesi gerekir. Ben ne yaptım ki böyle oldu demezsen, olmaz. ..
Biryudumkitap
Hani bazen biri vardır, en büyük kötülüğü kendine yapan. Öyle deriz, ne yaptıysa, kendine yapıyor. Yahut bizizdir o, öyle derler, hâlbuki ne kadar iyi biriyizdir eskiden, ah ki ne ahtır vesaire. Hakan Şenocak, "Ne yaşıyor ne de ölüyordu. Yığılmak istiyordu. Dökülmek, kaybolmak, yok olmak istiyordu. İçindeki çatışma bitsin istiyordu." Yargılamamalı. Bazen bu dibe batışlar birer yardım çığlığıdır, bizden ya da bize.
Reklam
Bu yüzdendir ki, bütün gelenlere, gidenlere rağmen “herkesin bir kimsesi” kalır; kalmalıdır ki herkesin yaşamı hem yaşanabilir, hem anlaşılabilir, hem de katlanılabilir bir şey olsun… Belki bu yüzden Dünya’nın yarısı, öbür yarısının kimsesidir… Dünyanın yarısı, öbür yarısını öper. Dünyanın yarısı öbür yarısını dolandırarak yaşar. Dünyanın yarısı mazlumdur, yarısı zalim. Bunlar, çatışmak zorundadırlar; çatışma hep sürer…
Yılmaz Odabaşı
Yılmaz Odabaşı
“Herkesin bir Feride’si vardır ben bilmez miyim Herkesin bir ayakkabısı gibi bir de şarkısı Herkesin bir kimsesi vardır ben bilmez miyim Bir de kimsesizliği…” diye yazmıştım Feride adlı şiir kitabımda. “Sahi, herkesin bir kimsesi var mıdır? Benim yok” diye sormuştu bir okur da yanıtlayamadığım mektubunda. Bütün gelenlere, gidenlere, insandan
Gözlerim, yaşlarla dolu, yalnızlıkla yıkanmış bir deniz gibi. Yüreğim, kırık dökük, umutlarla çırpınan bir gemi gibi. Ruhum, yok olmak için adeta bana yalvarıyor. Beni saran karanlık bulutlar, içimi hüzünle dolduruyor, adeta boğuluyorum hissi veriyor. Her şey sanki bir kabusun içinde gibi. İçimdeki çaresizlik, beni darmaduman ediyor. Ne yapacağımı bilmiyorum. Belki de en kötüsü, umursamaz biri olmaktan korkuyordum ama belki de en kötüsü, onlardan biri olmakti. Ne de olsa, o karanlık sulara bir daha batmamak için, ya kendim belirleyecektim sonumu, ya da onlar belirleyecekti. Oysa ben, beni üzen insanlara benzemekten delice korkuyorum. İçimdeki bu çatışma, adeta beni parçalıyor. Kim olduğumu, nereye ait olduğumu bile bilmiyordum artık. Sadece bu hissiyatlarla boğuşuyor, her günü bir öncekinden daha zor geçiriyorum. Belki de bu satırları yazmak, içimi biraz olsun rahatlatır diye umuyordum. Belki de bu kelimeler, beni saran karanlığı bir nebze olsun dağıtırdı. Ama içimdeki fırtına dinmiyordu. Belki de hiç dinmeyecek...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.