Her zerre ki, açlıkla gelir sofrasına;
Varlık ki ne var ulaşır tablasına.
Rızklar ebedi, oysa ki, kul kavgadadır,
Sanmam ki azaltmak, yakışır mevlâ'sına!
Koydum belanın yolda ezip gönlümü ben!
Koşsun diye arkanda, çözüp gönlümü ben.
Yel sundu bugün, sendeki en Has kokuyu,
Şükran diye sundum, ona hep gönlüme ben!
Ve baktım: minderde üstüste konmuş iki yastık.( Demek annem biraz rahatsizlanmiş ve buraya uzanmış.) Masanın yanında rafın önüne çekilmiş bir sandalye.( Demek annem en üst raftan bir ilaç şişesi almış.) Haa... İşte masanın üstünde bir şişe : Kordiyal. ( Demek annem bir fenalık geçirmiş.) Minderin üstünde ıslak , buruşuk bir mendil (demek annem aglamiş.)
Benim de bu şişeye , iki yastığa ve bir mendile ihtiyacim var, ben de Kordiyal alacağım , uzanacagim ve ağlayacağım...
Felaketimizi başka bir Taksim etmek saadettir. Fakat annelerle değil, annelerle değil. Zarbedilmiş olur: çocuklarının felaketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ızdıraplarını çocuklarının fazlasıyla iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür...
Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadikca bir iyiliğe ermezsiniz. Bununla beraber , Allah yolunda her ne harcarsaniz , kuşkusuz Allah onu bilir.
Al-i İmran suresi 92. Ayet
Ne zamana kadar kan, ne zamana kadar ızdırap ve meşakkat! Ne zaman bu kadar mebzul akan genç kanı ve göz yaşına mukabil bir avuç toprağımız bize kalacak?
Ben oradayken tahta tabutlar içinde İstanbul'un ilk istiklal şehitlerini defnetmeye götürüyorlardı. Yere yatıp kan izlerini öpmek istedim. Öyle azim ve güzel bir şeydi ki...
İngilizler aflarını talep edenlere versinler mösyö, affı zalimler değil, mazlumlar verir. Çanakkale'de dövüşürken ne asi ne esirdik. Namuslu bir millet gibi dövüştük, öldük, öldürdük. Ne zamandan beri ve hangi milletle harp edilir de mağlup olduğu zaman ona katil denilir.