Küreselleşme ile beraber postmodern toplum örgütlenmeleri ulusal aidiyetler bir tarafa bırakırken, imanın oluşturduğu biraradalığı da sınırlayıcı ve dışlayıcı bulmakta. Sadece ulusal ya da dini aidiyetleri değil, erkek-kadın kimliklerini de aradaki farkı belirsizleştirip yok saymaya çalışmaktadır. İnsanın yersiz-yurtsuzlaştırıldığı bu düzlem, erkeği ve kadını da belirsizleştiriyor. Dahası artık kadın yoktur, salt -ne olduğu fazlasıyla soyut olan!- insan vardır. İşin daha kötü ve Müslümanlar açısından vahim tarafı ise,başörtüsü ile kamusala dâhil olmaya çalışan, kamusalı varlığının ifade olunduğu mekân olarak addeden insanların fazlasıyla türemiş olmasıdır. Belki de kamusalın o baştan çıkarıcı davetine icabet etmek için onca başörtüsü eylemini yapmamak gerekiyordu.
Ya da Zaman’ın/Dehr’in yazgısına boyun eğip imtihanımız üzerine hakiki anlamda düşünme ceh-
dine girmemiz gerekiyor. Hiç kuşkusuz, yazgımız
son sözü söyleyecektir ve varoluşumuzun en yalın
hakikati olan bu sözü, çocukların ‘yapıldığı’nı sananlar anlamayacaklar.
Erdal Kurgan