Çi pêlîstokeke sosrete ev însan. Dimeşe, dipeyive û êş dikşîne. 70 kîlo ye. Tiştekî di derheqa xwe û hawirdora xwe de nizane. Cûreyekî mekîneya kul a ye. Bennê wî hinên din dikşînin. Robotekî cangiran û bomik. Bi çi kêfxweş dibe nayê zanîn. Yên bêsînor bi tenê xeyalên wî û behremendiya wî ya êşkişandinê ye. Qefeseke ji goşt û rûhekî ku li nav rebentiyê diperpite. Laş erebe, aqil ajovanê erebê. Lê çavê ajovanê erebê girêdayîne. Hesp in yên li erebê hikim dikin. Buda mafdare. Ji bo hebûnê tunebûn divê. wê parçe bigihêje tevahiyê, da ku hesret biqede. Hemû muzîk, hemû helbest, hemû eşq. Ev kîsikê hestî, ev laşê serhildêr, ev xiroşiyên bêhişiyê wê çawa bin? Kesek heye ku dizane wê çawa bin? Qeder tim rolên ku mirov nikare bilîze li mirov dike û jê re difîkîne. Çepik yê qelpezanan. Ne garip bir oyuncak şu insan. Yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur. Kendisine ve çevresine ait hiçbir şey bilmez. Bir nevi ıstırap makinası. İplerini başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir, bilinmez. Sınırsız olan yalnız hayalleri ve acı kabiliyeti. Etten bir kafes ve aciz içinde çırpınan bir ruh. Vücut araba, akıl arabacı. Ama gözleri bağlı arabacının. Arabaya hükmeden atlar. Buda haklı. Var olmak için yok olmak lazım. Parça bütüne kavuşacak ki, hasret dinsin. Bütün musiki, bütün şiir, bütün aşk. Bu bir çuval kemik, bu asi ten, bu aptalca endişeler ne olacak?... Ne olacağını bilen var mı? Kader hep oynayamayacağı roller yükler insana ve ıslıklar. Alkış sahtekarların.
BASINDAKİ MANİPÜLASYONA RAĞMEN
Olgular bunu doğrulamıyor. O tarihteki Dersim’in bir Çankırı, Kastamonu, Burdur, Yozgat, Gümüşhane veya Tokat’tan bir farkı bulunmuyordu. Anılan yerler sosyo ekonomik bakımdan ne durumdaysa; Dersim’inki de üç aşağı beş yukarı aynıydı. Çok daha önemlisi: “Halkı köleleştirip cahil bırakmak”la suçlanan Dersimli önderlerin büyük bir kısmı; Ankara’ya gönderdikleri talepnamelerinde “Kürdistan’a özerklik” isteminin içini şöyle dolduruyorlardı: “1924 Şeyh Sait isyanı patlak verdiğinde; dönemin Diyarbakır Valisi Ali Cemal (Bardakçı), Dersimlileri Kürt Ayaklanmasının uzak tutmak için Seyit Rıza ile görüşür. Seyit Rıza, ayaklanmaya katılmama karşılığında Dersim’de parasız yatılı bir okulun açılmasını; Kürt öğretmenlerin yetiştirilmesini; bazı gençlerin hükümet hesabına İstanbul, Ankara ve Avrupa’ya yüksek öğrenime gönderilmesini; yollar, köprüler yaptırılarak tarımsal ve ekonomik gelişmenin sağlanmasını istemişti. Vali, Dersim’de okullar açılarak Alevi geleneklerine uygun bir öğrenim yapılacağını vaat etmişti.” (M. Nuri Dersimi, age, s. 128-29) Mantıklı düşünelim: “Okullar açılıp gençlerin Avrupa’ya gitmesini ve ekonomik altyapının gelişmesini” talep eden Dersimli liderler, nasıl olur da “halkı cahil bırakmak”la suçlanırlar. Ya da halkı cahil bırakmak isteyen aşiret reisleri, böyle taleplerde bulunabilirler mi?
Reklam
Rüya
...hoşlandığı kıza seni seviyorum demişti, kız buduruma şaşkınlıkla nasıl yani beni seviyormusun şimdi dedi, şaşırışacak birşey olmadığını öylesine cemal süreyya gibi uzaktan seviyorum seni diyecekti saatin alarmını kapatmayı unutmuştu... o.i.s
! C.S!
”Aklım mı o yüzsüz bir misafir hep sende kalıyor…” Cemal Süreya
Bu memleketin büyük faciası, en seçkin evlatlarının beynini ve kalbini itlere peşkeş çekmesi. Halledilmesi gereken büyük dâvâ, bu topraklar üzerinde "münevverin" nefes alabilecek hâle gelmesi. Cemil Meriç, Jurnal I, s. 79
Yaşamak ..
Yaşamak yorulmaktır. ‎ ~Kemal Sayar ‎Yaşamak yaralanmaktır. ‎~Cemil Meriç ‎Yaşamak direnmektir. ‎ ~Cahit Zarifoğlu ‎Yaşıyor olmak, savaşıyor olmaktan başka bir şey değildir. ‎~İsmet Özel ‎لا راحة في الدنيا ‎Dünyada rahatlık yoktur ‎~Hz Muhammed S.A.V Yaşamak, Özlem'den ibarettir. Özlem'in acısıyla sadece yaşıyor gibi görünmektir. ~Şehzade Oğuz
Reklam
1.000 öğeden 961 ile 970 arasındakiler gösteriliyor.