- Elvin adı.
- Kim?
- Elvin olacak adı. Çok güzel bir bebekti. Büyük konuşmak istemedim ama kız olduğunu biliyordum. Annesine söylememiştim
- Kimin çocuğu?
- Daha doğmadı. Kardeşimin çocuğu.
- Neden Elvin?
- Öyle. İki gün çocuk ismi baktım. Yüzlerce isim. Elvin diye seslenirken buldum kendimi. Annesine söyledim. Sıcak demekmiş. Çiçek de. Güzel dedi annesi.
- Ee, sonra ?
- Uykum yok. Elvin hikayesi geldi aklıma. Anlatayım dedim.
- İlginç değil mi?
- İlginç olan ne?
- Doğum meselesi.
- Bilmem, hiç doğurmadım. Üzerine de düşünmedim açıkçası. Şimdi düşününce, koca dünya taştı insanla. Çok da ilginç bir olay olmasa gerek…
- Bir olayın ya da durumun ilginçliği azlık çoklukla mı ilgili yani?
- Öyle çoğu zaman. Ama bazen de olduranın kudretiyle alakalı. Olduran becerikliyse olay ilginç olmaz değil de
dikkat çekici değildir belki de. Bu da sığ düşünmemizle alakalı bir şey tabi.
- Neden bu saatlerde böyle konuşur durursun?
- Nasıl yani?
- Ya işte gündüzleri başka gece başka biri gibi konuşuyorsun. Durum hikayeciliğinin gece ile ilgisi ne yani?
- Sait Faik dolaşa dolaşa, biz uykusuz kala kala işte herhalde. Bu soruyu düşüneyim. Hikayesini konuşuruz
- Al işte.
- Tamam yahu, anlatmam sana. Rahatsız olduğunu bilmiyordum.
- Sanırım rahatsız olmadım. Ama duygumun ne olduğunu bilmiyorum. Duyguma isim vereyim. Onun hikayesini de ben anlatayım.
- Duyguya isim vermek ha. Merak içinde bekliyorum.
- Ne görelim rüyamızda?
- Elvin’ i!