Kelimeler, kavramlar düşüncenin temelidir. Boş düşüncelere girmemek için kelime ve kavramları da boş vermemek gerek. Bir örnek verelim. “Mekân” kelimesi meselâ... “Mekân”ın kök anlamı ne? “Yaratılmış şey” demek. Ama bizim “mekân” dediğimize Batılı dillerde “boşluk” dendiğini biliyor muydunuz? İngilizce’de “space” ve Fransızca’da “espace” “boşluk” demektir. Şimdi durup düşünelim. Üzerinde yürüdüğü, koştuğu, gezindiği, ev ve yollar yaptığı dünyaya “boşluk” diye bakan mı, “yaradılan nesne” diye bakan mı ona karşı daha dikkatli ve itinalı davranır?
"Benim yüzümden mi," dedi. Güldüm. Toy çocuk.
"Hayır," dedim. "Aşkın yüzünden... bana bahsedemezsin. Senin aşkın yüzünden değil, aşkın yüzünden. Senin canına kıyman lazım. Çünkü bekliyorsun ki, birini sevesin, birisi seni sevsin. Beklemekle gelmez. Onu beklemekle gelir. Onu beklemek için kendinden gitmelisin. Kendinden gitmek için, önce kendine gitmelisin. Önce kendine gitmek için, canına kıyman lazım, çünkü canın, yoksa nefsin mi demeliyim, sana seni çok önemsetiyor iki gözüm."
Canına kıyman lazım deyince, şey sandım. Yani... kendini öldürmem filan lazım sandım."
"Kafayı kendisiyle bozan milyonlarcadan birisin, can deyince kendin geliyor aklına. Kendinden geçmeye takatin yoksa bu deli kulübesine ne diye geldin. Duymadın mı hiç; aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır. Yoktan da vardan da ötede bir var vardır..."
Dost her daim yüreğine bulut ferahlığı veren, sevgisi kuşlarca kalbinde dolanan..:) bir telefon ekranında yazan ne kadar sıcaklık verebilirmiş.. iyi ki ömrüme esenliksin dost..