Yaprak Dökümü okumuştum ve açıkçası beni çok tatmin etmemişti, dizisiyle bağlantı kurmaya çalışmıştım sürekli.
Çalıkuşu eserinden de çok beklentim yoktu dizisini az çok izlediğimden dolayı konusuna hakimdim ancak tamamen beklentimin çok üstünde çok beğendiğim bir eserle karşılaştım.
Konusundan
Ruh ve akıl hastalıklarını tanımlamak ve tartışmak için kullanılan dilde pek çok şey -tanılama, bayağılık, klinik anlatım ve leke- birbiriyle kesişerek karmaşa, yanlış anlaşım yaratıyor ve zamanla geleneksel sözcük ve deyimlerin içi boşalıyor. "Deli", "manyak", "çatlak", "çılgın", "tımarhanelik" gibi sözcükler, akıl hastalığı olanların duygu ve haklarına karşıgittikçe duyarlılaşan bir toplum içinde hangi konumda yer alıyorlar, bu pek açık seçik değil. Örneğin birtakım anlamlı, çoğu kez mizahi deyimler -"bir tahtası eksik", "keçileri kaçırmış", "beynini yemiş" gibi- dilin modaya göre değişen "doğru" ve "kabul edilebilir" kategorilerinin dışında mı kalacaklar?