Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eşitliğin değeri şu noktaya kadar düşünülmüştür: Kadınlar eşittir çünkü onlar artık erkeklerden farklı değildir. Aydınlanma felsefesinin önermesi olan "l'ama n'a pas de sexe" (ruhun cinselliği yoktur) genel bir alışkanlık haline gelmiştir. Yitmekte olan kutuplaşmayla birlikte bu kutuplaşma temeline oturan cinsel aşk da yitiyor. Karşıt kutupların eşitliği yerine, erkek kadın aynılaşıyor.
Sayfa 36 - Say Yayınları
Eşitlik mi?!
Kadın eşitliğinde olduğu gibi, genellikle ilerlememizin işareti olarak övülen, bazı başarılara kuşkuyla bakmak gerekiyor. Kadın eşitliğine karşı söz etmediğimi belirtmem gereksiz. Fakat bu eğilimin, eşitlik yolunda olumlu yanları kişiyi yanıltmamalı. Bu, farklılıkları ortadan kaldırmaya yönelen eğilimin bir parçasıdır. Eşitliğin değeri şu noktaya kadar düşünülmüştür: Kadınlar eşittir, çünkü onlar artık erkeklerden farklı değillerdir. Aydınlanma felsefesinin önermesi olan «l'ama n'a pas de sexe,» (ruhun cinselliği yoktur) genel bir alışkanlık haline gelmiştir. Yitmekte olan cinsel kutuplaşmayla birlikte bu kutuplaşma temeline oturan cinsel aşk da yitiyor» Karşıt kutupların eşitliği yerine erkek kadın aynılaşıyor. Çağdaş toplum, bireysel olmayan eşitlik fikrini öğütleyip yaymakta. Çünkü sürtüşüp pürüz çıkarmadan kalabalık topluluk içinde çalışabilecek, birbirinin eşi, çekirdek insanlara gereksinim duyuyor toplum. Bu insanların hepsi, verilen emirlere uymaktadırlar, ama yine hepsi kendi isteklerini yaptıklarına inandırılmışlar dır, Nasıl ki çağdaş yoğun üretimde malların standartlaştırılması bîr gereklilikse» sosyal süreçte de insanların standartlaştırılması öyle bir gerekliliktir. Ve bu işe «eşitlik» denmektedir.
Reklam
Söylemek gereksiz; kadınların eşitliğine karşı değilim; ama eşitlik yolundaki bu olumlu eğilim bizi yanıltmamalıdır. Ayrımların yok edilmesi için girişilen çabaların bir parçasıdır bu. Eşitliğin pahası şu olmuştur: Kadınlar erkeklerle eşittir, çünkü artık onlardan farklı değillerdir. Aydınlanma'nın getirdiği felsefedeki "lame n'a pas de sexe" (ruhun cinselliği yoktur) önermesi her yerde geçerli olmaya başlamıştır. Cinsler arasındaki kutuplaşma yok olmakta, bu kutuplaşmaya dayalı cinsel sevgi de ortadan kalkmaktadır. Ayrı cinslerden eşit kişiler olmaları gerekirken, erkeklerle kadınlar birbirinin aynı olup çıkmaktadır. Bireyselliği ortadan kaldıran bu eşitlik fikri çağdaş toplumda gittikçe yayılmaktadır; çünkü sürçmeden, takılmadan, kitle olarak çalışacak, birbirinin aynı insan atomları aranmaktadır; bu insanların hepsi aynı buyruklara uyar; oysa herkes kendi gönlüne göre davrandığını sanır. Çağımızda kitle üretimi nasıl eşyaların tek tip olmasını gerektiriyorsa, toplumsal süreç de insanların tek tip olmasını ister ve buna 'eşitlik' adını verilir.
2. Bölüm, Sevgi Kuramı, 1. Sevgi, İnsanın Varoluş Sorununun Yanıtı
Kapitalist toplumda eşitliğin anlamı değiştirilmiştir. Eşitlikle kastedilen, bireyselliğini yitirmiş insanların, otomatların eşitliğidir. Bugün eşitlik "birlik"ten çok "ayrılık" anlamına gelmektedir. Bu soyutlamaların aynılığı, aynı işte çalışan, aynı biçimde eğlenip aynı gazeteyi okuyan, düşünceleri, duyguları aynı olan insanların aynılığıdır. Buna göre, kadın eşitliğinde olduğu gibi genellikle ilerlememizin işareti olarak övülen bazı başarılara kuşkuyla bakmak gerekiyor. Kadın eşitliğine karşı söz etmediğimi belirtmem gereksiz. Fakat bu eğilimin, eşitlik yolunda olumlu yanları kişiyi yanıltmamalı. Bu farklılıkları ortadan kaldırmaya yönelen eğilimin bir parçasıdır. Eşitliğin değeri şu noktaya kadar düşünülmüştür: Kadınlar eşittir çünkü onlar artık erkeklerden farklı değildir. Aydınlanma felsefesinin önermesi olan l'ama n'a pas de sexe (ruhun cinselliği yoktur) genel bir alışkanlık haline gelmiştir. Yitmekte olan cinsel kutuplaşmayla birlikte bu kutuplaşma temeline oturan cinsel aşk da yitiyor. Karşıt kutupların eşitliği yerine, erkek kadın aynılaşıyor. Çağdaş toplum, bireysel olmayan eşitlik fikrini öğütleyip yayıyor. Çünkü sürtüşüp pürüz çıkarmadan kalabalık topluluk içinde çalışabilecek, birbirinin eşi, çekirdek insanlara gereksinim duyuyor toplum. Bu insanların hepsi verilen emirlere uymaktadırlar, ama yine de kendi isteklerini yaptıklarına inandırılmışlardır. Nasıl ki çağdaş yoğun üretimde malların standartlaştırılması bir gereklilikse, sosyal süreçte de insanların standartlaştırılması öyle bir gerekliliktir. Ve bu işe “eşitlik” denmektedir.
Sayfa 36
"Yitmekte olan cinsel kutuplaşmayla birlikte bu kutuplaşma temeline oturan cinsel aşk da yitiyor. Karşıt grupların eşitliği yerine, erkek kadın aynılaşıyor. Çağdaş toplum, bireysel olmayan eşitlik fikrini öğütleyip yayıyor. Çünkü sürtüşüp pürüz çıkarmadan kalabalık topluluk içinde çalışabilecek, birbirinin eşi, çekirdek insanlara gereksinim duyuyor toplum. Bu insanların hepsi verilen emirlere uymaktadırlar, ama yine de kendi isteklerini yaptıklarına inandırılmışlardır."
O halde, fiziğin en yeni spekülasyonları ile Lacancı gösteren mantığının paradoksları arasındaki bu beklenmedik uyuşmadan ne sonuç çıkarmamız gerekir? Sonuçlardan biri, bir tür Jungcu karanlıkçılık olacaktır şüphesiz: "Eril" ve "dişil" sadece antropolojiyi ilgilen­dirmezler, kozmik ilkelerdir de, evrenin yapısını bu kutuplaşma be­lirler; insani cinsel fark, "eril" ve "dişil" ilkeler, yin ile yang arasındaki bu evrensel kozmik antagonizmanın özel bir tezahüründen iba­rettir.
Sayfa 71 - 72Kitabı okudu
Reklam
"Aydınlanma felsefesinin önermesi olan l'ama n'a pas de sexe(ruhun cinselliği yoktur) genel bir alışkanlık haline gelmiştir. Yitmekte olan cinsel kutuplaşmayla birlikte bu kutuplaşma temeline oturan cinsel aşk da yitiyor. Karşıt kutupların eşitliği yerine, erkek kadın aynılaşıyor."
Cinsler arasındaki kutuplaşma yok olmakta, bu kutuplaşmaya dayanan cinsel sevgide ortadan kalkmakmaktadır. Erkeklerle kadınların ayrı cinslerden eşit kişiler olmaları gerekirken, birbirinin aynı olmaktadırlar.
77 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.