Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kabul görmek için çırpındığın kanatlarını yavaşça dinlendir şimdi
Yeteneklerinin kabullenilmediği ailelerde büyüyen kadınlardan, çoğu zaman, hem de tekrar tekrar çok parlak başarılara imza atmaları istenir, kaldı ki, bunun kendilerinden neden istendiğini de bilmezler. Ailelerine değerli olduklarını kanıtlamaya çalışırken üç tane doktora yapmaları, Everest Tepesine tırmanıp inmeleri ya da her türden tehlikeli, zaman tüketici ve para yiyen girişimin altına girmeleri zorunluymuş gibi hissederler. "Şimdi beni kabulleniyor musun? Hayır mı? Pekâlâ(iç çekme),o zaman şunu seyredin."
İçgörüne güven. Boşuna konuşmuyor.
Bize, insanlarla geçinmek için keskin içgörülerimizi bir yana koymamız öğretilmiş olabilir.
Reklam
Bilge Vasalisa
Kendimiz olmamız, diğer pek çok kişi tarafından dışlanmamıza neden olur, buna karşılık başkalarının istediklerine boyun eğmemiz de kendi kendimizden sürgün edilmemize yol açar. Bu, azap verici bir gerilimdir ve katlanmak gerekir, ama bizi bekleyen seçim çok açıktır.
Benim de dahil olduğum II. Dünya Savaşı sonrası kuşağı, kadınların çocuksulaştırıldığı ve mal muamelesi gördüğü bir zamanda büyüdü. Nadastaki bahçeler gibi korundular... ama ne mutlu ki, her zaman rüzgârla gelen yabanıl tohumlar vardı. Yazdıkları şeyler yetkin görül- mese de, kadınlar bir şekilde hep ışıldadılar. Yaptıkları resimler kabul görmese de, bir şekilde ruhu beslediler. Kadınların sanatları için ihtiyaç duydukları araç ve yerler için yalvarmaları gerekiyordu ve hiçbirini bulamadıklarında ise ağaçlarda, mağaralarda, ormanlarda ve dolaplar- da kendi alanlarını yarattılar. Dans etmelerineyse neredeyse hiç katlanılamadı, öyle ki, kimse- nin onları göremeyeceği ormanda ya da gizli köşelerde veya çöpü boşaltmaya çıkarken dans ettiler. Süslenmelerine kuşkuyla bakıldı. Neşeli bedenleri ya da giyecekleri, incitilme ve cinsel saldırıya uğrama tehlikelerini artırdı. Sırtlarındaki elbiselerin bile onlara ait olduğu söylenemezdi. Çocuklarını istismar eden ana babalara yalnızca "katı" denildiği; iliklerine kadar sömürülen kadınların ruhsal yaralanmalarına "sinir krizi" adı verildiği; sımsıkı korselere sokulan, sımsıkı gemlenen ve sımsıkı dizginlenen kız ve kadınların "edepli", "zarif görüldüğü bir zamandı ve hayatın sayılı anlarında yakalarını kurtarmasını beceren diğer kadınlar ise “kötü” damgası yediler.
“Kimi zaman bir sözcük, bir cümle yada bir şiir, bir öykü o kadar derinlikli ve berrak, o kadar yerli yerindedir ki, en azından bir an için, gerçekte özümüzün ne olduğunu ve gerçek evimizin neresi olduğunu anımsamamızı sağlar.”
“Uzattığımız saçlarımızı duygularımızı saklamak için kullandık.”
Reklam
Çocuklarını istismar eden ana babalara yanlızca "katı" denildiği; iliklerine kadar sömürülen kadınların ruhsal yaralanmalarına "sinir krizi" adı verildiği; sımsıkı korselere sokulan, sımsıkı gemlenen ve sımsıkı dizginlenen kız ve kadınların "edepli" "zarif" görüldüğü bir zamandı ve hayatın sayılı anlarında yakalarını kurtarmayı beceren diğer kadınlar ise "kötü" damgası yediler.
Sağlıklı kurtlar ve sağlıklı kadınlar belirli ruhsal karakteristikleri paylaşırlar: kesin bir duyarlılık, oyuncu bir ruh ve yoğun bir kendini adama kapasitesi. Kurtlar ve kadınlar, doğaları, araştırıcılıkları, büyük bir dayanıklılık ve güce sahip olmaları bakımından yakın akrabadırlar. Sezgileri çok güçlüdür; yavruları, eşleri ve süreleriyle yoğun bir biçimde ilgilenirler. Sürekli değişen koşullara uyum sağlamakta deneyimlidirler; tuttuklarını koparmalarının yanında çok da cesurdurlar. Ancak ikiside sürekli avlanmıs taciz edilmiş ve yanlış bir şekilde obur, sapkın,son derce saldırgan ve hasımlarından daha az değerli olarak tanımlanmıştır. Hem vahşiliği hem de ruhun vahşi yanlarını yok eden içgüdüsel olanın soyunu kurutan ve arkada hiç iz bile bırakmayanlar için ikisde birer hedef haline gelmiştir. Kurların ve kadınların kendilerini yanlış anlayanlar tarafından yok edilmesi çarpıcı bir benzerlik taşır.
Kadınların dans etmelerineyse neredeyse hiç katlanılamadı , öyle ki kimsenin onları göremeyeceği ormanda ya da gizli köşelerde veya çöpü boşaltmaya çıkarken dans ettiler . Süslenmelerine kuşkuyla bakıldı . Neşeli bedenleri ya da giyecekleri , incitilme ve cinsel saldırıya uğrama tehlikelerini arttırdı . Sırtlarındaki elbiselerin bile onlara ait olduğu söylenemezdi .
Ölü bir kentin meydanında durup kırmızı ayakkabıları bağlıyorum... Bana ait değiller, Anneminler. Ona da annesinden kalmış. Bir aile yadigarı gibi elden ele geçmiş ama yüz kızartıcı mektuplarmışçasına gizlenmişler de. Ait oldukları evler ve sokaklar da gizlenmiş tıpkı bütün kadınlar gibi...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.