Kolombiyalı bir yazar olan Marquez, kitabı da o çevrede geçiyor. Albay, astım hastası karısı ve ölen oğullarından kalan horozla, her cuma, hakkettiği maaşı almak için alabileceğinin belirtildiği mektubu beklerken yaşadıkları geçim sıkıntısını, geçinmek için yaptıklarını ve horozla ilgili kararlarını okuyoruz.
Gerçekçi bir anlatıma sahip olan kitap kolay okunabilir yalın anlatıma sahip.
Resmi bir makamdan savaş boyunca verdiği hizmetlerden dolayı karşılığını alacaklarını belirten resmi bir yazı aslında mektup diye beklenilen. Beklerken ciddi bir ekonomik sıkıntı içindeler. Albayın kahve tenekesinden kalan son kahveyi kazıyıp pişirdiği yerden bile ulaştıkları sefaletin boyutunu çok iyi anlayabiliriz. (Kahve bizdeki çay gibi her sabah içiyorlar.)
Dönemin siyasi, ekonomik, toplumsal ve sosyolojik vurgularının yapıldığı bir kitap.
Albayı ısrarla beklediği, gelmeyeceğine ikna olamadığı ve bir türlü gelmeyen o mektup, beklerken geçinmek için düşük ihtimallere bel bağlamasına sebep oluyor. Kitap, mektubu beklerken geçen zamanı anlatıyor.
Kitap kapağı kitabın kurgusunu çok iyi yansıtıyor. Kitaptaki ögeler kapağa ince ince işlenmiş. Horoz, mısır, saat, şapka, yağmur, gemi.. (Teşekkürler can yayınları güzel kapak tasarımı için)
En beğendiğim yer kitabın son paragrafıydı. Bu trajikomik hikayede, sonu okurken yüzümde bir tebessüm kaldı. Son paragraf net ve Albayın hayata olan duruşunu basitçe anlatıyor. (Sonu hemen okumayın, kaçmasın büyü :)
İyi okumalar.
.
.
.
.
.
#oku