Fuzuli , yahut Mecnun, sevgisinin inkişafında o hale geliyor ki , artık , etiyle kemiğiyle , kafası ve yüreğinin düşüncesiyle Leylâ'yı değil, aşkı seviyor. Yani Leylâ ile başlayan aşkı Leylâ'dan sıyrılıp mücerret aşk haline geliyor. Benim aşkım bunun tersine, aşk, sevmek, sevgi ihtiyacı mücerret olarak başladı bende, sonra müşahhaslaştı, şahıslaştı senin maddende ve ruhunda. Yani ben aşk denildiği, muhabbet, sevgi denildiği zaman, etiyle kemiğiyle ,düşüncesi ve hareketiyle 1940 senesinde, İstanbul'da , Erenköy'de yaşayan Hatice Piraye Pirayende Ran 'ı görüyorum. Fuzuli için aşk konkre, şahıslaşmış Leylâ'dan başlayıp mücerret aşka gelmiş , bende mücerret aşktan müşahhas Pirayende'ye.