Dostoyevski’nin 1864 yılında yayımlamış olduğu “Yeraltından Notları” yaratıcılığında bir dönüm noktasıdır. Dostoyevski bu yapıtında yepyeni bir anlatım denediğini, “Müzikteki geçişleri bilirsin. Bu da tıpkı öyle olacak. Birinci bölümdeki gevezelikler, ikinci bölümde yerlerini ani bir katastrofa bırakacak,” şeklinde ifade eder yazdığı bir mektupta. “Yeraltından notlar”, düşlemler ile gerçekler arasında kimi kez sakin sakin yalpalanan, kimi kezse tsunamiye dönüşen dalgalanmalarla önüne kattığı her şeyi alıp götüren, ne kadarı düş ürünü, ne kadarı gerçek olduğu tam anlaşılamayan anılardan oluşan bir yapıt.
Romanının tanıtım yazısında, Dostoyevski, her ne kadar, “Bu notlar da, bunların yazarı da besbelli hayal ürünüdür”, dese de, onun yaşam öyküsünü bilenler için, anlatıcıya yakıştırdığı düş ürünü anıların içine kendi anılarını da aşıladığı kesin. Temelde yıpratıcı bir kişilik sorgulaması, bir tür itiraflar zinciri niteliğindeki bu yapıt, kimi araştırmacılara göre, varoluş felsefesinin yazınsal düzlemde ilk irdelenmesi, Camus”yü ve Sartre”ı etkileyen temel yapıttır. Gerçekten de Camus”nün “Düşüş?ünü düşünmemek elde değil.
”Yeraltından Notlar”, çaresiz bir insanın hayat karşısında tutunamamasının, ruhsal olarak yaralanmasının, varoluşunu dünyaya haykırmak isterken giderek kabuğuna çekilmesinin hikayesidir ve Dostoyevski?nin daha sonra işleyeceği birçok felsefi ve ahlaki problemin tohumları bu romanda atılmıştır.