Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hüseyin b. Mansur Hallac’ın asılmasına sebep olan onun ‘Ene-l Hak’ (Ben Hakkım) sözü değildir. Onun şathları nedeniyle idam edildiği kanaati bir iddia olarak kalmaya mahkumdur. Çünkü mevcut tarihi belgeler bunun aksini ispatlar niteliktedir. Zira aynı dönemde pek çok sufi onunkine benzer şathlar ifade etmelerine rağmen, bir zorlukla karşılaşmamışlardır. Öyle olsa ‘Kendimi tesbih ederim, şanım ne büyüktür’ diyen Beyazid Bistami ile ‘Cübbemin altında Allah’tan başkası yok’ diyen Cüneyd Bağdadi de aynı cezaya çarptırılması gerekirdi. Onu idam ettiren sadece ve sadece Abbasi halifelerinin olumsuz ve keyfi yönetimlerine karşı gelen halk korkusu ve Arap asabiyeti idi. Bu nedenledir ki Hallac; Ene-l hak sözü bahane edilerek, düzmece bir mahkeme ve düzmece bir suç ile suçlanmıştır. Şöyleki; m. 908 yılında meydana gelen bir kaç ayaklanmalarda Mansur Hallac’ın düşüncelerinin kitleyi etkilemeye başladığı açıkça görülüyordu. Keyfi idareden rahatsız olan toplum patlamaya hazır bir volkan gibiydi. Abbasi sarayı bundan çok rahatsızdı. Çünkü ardı arkası kesilmeyen isyanlar başlamıştı. Karaborsacılara karşı tutum alan, yoksullardan yana tavır koya, köle ve Hambeli mezhebinin ayaklanmasını destekleyen Hallac-ı Mansur halkı soyanların korkulu rüyası haline gelmişti.
Allah kuluna çok fazla soru sormaz, sadece şunu sorar : "Ben seninleydim,sen kiminleydin ?.." Cüneyd-i Bağdadi Hz.
Reklam
“Sabır, yüzünü ekşitmeden acıyı yudum yudum içine sindirmendir.” Cüneyd-i Bağdadi (k.s)
Bir kimse din bakımından selamette, beden ve kalp yönünden rahatta olmak isterse halktan ayrılıp uzlete çekilsin. Çünkü şu zaman halktan sıkılacak zamandır diyor Cüneyd-i Bağdadi
Sayfa 144Kitabı okudu
"İhlas, Allah ile kul arasında bir sırdır. Melek bilmez ki yazsın, şeytan bilmez ki bozsun." Cüneyd-i Bağdadi
Karşılaşmak
Karşılaşmak felekten çalınma bir rüyaydı beklide. Ya da Var olan bir şeyi; işleyen zamanın daracak bir anında ortaya çıkarıp sonra olması gerektiği gibi geri dönülmez bir şekilde onu ortadan kaldırmak kaderin bir kandırmacasıydı.
Sayfa 117 - KetebeKitabı okudu
Reklam
Ey Meçhul Şahıs
Ey meçhul şahıs! Ümitsizliğin dürülüp konuldu her iki omzuna. Şimdi kalbini hezimetinin içine sak la! Düşler sandığındaki rüyalarının tabutunu inşa etmekten vazgeç! Artık sadece sahip olduğun şeyler için endişelen, tekrarı mümkün olmayan mazi için ya da ümitsiz beklentiler için değil. Hayallerin, bir örümcek senin. Ördüğü şeyler ise cılız ipler, yokluğun mezarlığında ve unutkanlığın denizinde süzülüp giden ümitsiz beklentilerden ibaret. Kurtuluş kayıklarını fırtınaların koptuğu ve dalgaların çarpıştığı denize salma sa kin! Olur da bunu yaparsan yok olur gidersin.
Sayfa 117 - KetebeKitabı okudu
Hikmetin Pesinde
Adını iki heceye bölüp tekrar tekrar söylemek istiyordum. Sanki ilk hece bir seslenme ünlemi, ikinci hece ise ünleme ve rilen cevap gibiydi.
Sayfa 102 - KetebeKitabı okudu
Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri, Fırat nehrinin kenarında dolaşıp duran bir adam görüp ne aradığını sordu. Adam: — Nehrin karşısına geçeceğim ama, nasıl geçeceğimi bilemiyorum. Bir kayık gelir diye bekliyorum, dedi. Cüneyd-i Bağdadî: — Ben seni karşıya geçireyim istersen, deyince, adam yanında kayığı olmadığını hatırlatarak nasıl geçireceğini sordu. Hazreti Şeyh: — Ben seni zikirle geçireceğim. Yalnız sen benim söylediğimi söylemeyecek, sadece şeyhin dediği gibi diyeceksin, buyurdu ve adamın elinden tutup suyun üzerine doğru yürümeye başladı. Nehrin üzerinde yürürlerken Şeyh, «Allah! Allah!» diye zikrediyor, adam da sadece şeyhin dediği gibi diyerek yürüyordu. Nehri ortaladıkları bir sırada adam, kendi kendine: — Ben niye böyle söylüyorum. Ben de Allah! Allah!, derim. Nasıl olsa yürüyoruz, diye düşünerek, «Ya Allah, Ya Kadîr!» diyerek zikre başlamasıyla suyun içine dalması bir oldu. Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri, adamı suda boğulmaktan kurtardı ama adam hayli korkmuştu. Adam, yine şeyhin dediği gibi demeye başladı ve nehri sağ salim geçtiler. Karaya çıktıktan sonra Hazreti Şeyh: — Ben sana boşuna mı öyle söyletiyorum. Hiç sende Allahı zikredecek ağız var mı? Sen benim söylediğimi niçin terkederek başımıza iş çıkardın? buyurarak, Allah'ı zikretmek için sadece dilin değil, kalbin de olması lâzım geldiğini işaret etti.
SERMAYESİ ERİYEN ADAM Bağdat yazın sıcak günlerinden birini yaşıyordu . İnsanlar güneşin hararetinden serinleyecek bir köşe ariyor , ağaç gölgelerine sığınıyordu . Adamın biri de dağlardaki mağaralardan getirdiği buzları satmaya çalışıyordu . Öğlen sıcağında eriyemeye yüz tutmuştu . Tek sermayesi olan buzların erimesi kar şısında adam , canhıraş bağırmaya başladı : " Sermayesi eriyen bu fakirden buz alan yok mu ? " O sırada talebeleriyle oradan geçmekte olan Cüneyd - i Bağdâdî'nin kulağına bu sözler çarpınca aniden durdu , olduğu yere çöktü ve başını ellerinin arasına aldı . Talebeler telaşlandılar : " Ne oldu hocam " diye sordular . Büyük alim onlara sarsıcı gerçeği şöyle açıkladı : " Bu adamın söylediklerine dikkat edin ! Eriyenin sadece buzlar değil , aynı zamanda ömrüm olduğunu fark ettim . Sıcak , adamın maddi sermayesi olan buzları eritip tükettiği gibi , zaman da asıl sermayemiz olan ömrümüzü tüketiyor . Saniye saniye , dakika dakika ömrümüz eriyor , hissedebiliyor muyuz ? "
Reklam
İbâdet Etmek Bakımından Dünyânın Bir Saati Kıyâmetin Bin Senesinden Daha İyidir. Zirâ Bu Bir Saatte, Sâlih ve Faydalı Amel İşlenebilir. Hâlbuki Kıyâmetin O Bin Senesinde Bir Şey Yapılamaz. O Hâlde Ey Mü’min Kardeşim! Vaktini Boş Şeylerle Geçirme. Zamanının Kıymetini Bil ve En İyi Şeyler İçin Kullan. Namazlarını Vaktinde Kıl ki, Kıyâmet Günü Pişmân Olmayasın, Çok Büyük Sevâba Kavuşasın! [Cüneyd-i Bağdâdî (Radiyallâhû Anh)]🌿
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.