Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dagon
Sonum yaklaştı. Sanki ağır ve kaygan bir beden kapıya abanmış gibi bir gürültü duydum. O şey beni bulamamalı. Aman Tanrım, 𝘣𝘶 𝘦𝘭! Pencere! Pencere!
Sayfa 15
Reklam
“Hepimizin geldiği Hydra anne ve Dagon babaya geri döneceklerdi.”
Sayfa 55
Önemli olan kafalardaki putları kırmaktır.
Independent gazetesi 6 Ağustos 2005 tarihli haber: "... İslam'ı katı bir tutumla yorumladıkları için kendi miraslarını ortadan silmeye mecbur kalan Suudi din otoritelerinin göz yummaları yüzünden şu anda Peygamber Muhammed'in doğum yeri üzerinde buldozerler faaliyet gösteriyor... Yıkımın arkasındaki neden, Vahabilerin, tarihi yerlerde ve dinsel ilgi alanlarında, çoktanrıcılığa ya da putperestliğe ve birçok potansiyel olarak eşit tanrıya tapulmaya başlanması şeklindeki bağnaz korkusudur. Suudi Arabistan'da putperestlik uygulamasına karşı kafa kesme cezası prensipte sürmektedir." Dünya üzerinde Mekke'yi buldozerle yıkmak isteyebilecek bir ateist olduğuna inanmıyorum; ya da Chartres'i, York Minister'i, Notre Dame'ı, Shwe Dagon'u, Kyoto tapınaklarını ve elbette Bamyan Budalarını. Nobel ödüllü Amerikan fizikçi Steven Weinberg'in dediği gibi, "Din insan şerefine hakarettir. Din olsa da olmasa da her zaman iyi şeyler yapan iyi insanlar ve kötü şeyler yapan kötü insanlar olacaktır. Ancak iyi insanların kötü şeyler yapabilmesi için din gerekir." Blaise Pascal (bahisçi olan) benzer bir söz söylemiştir: "İnsanlar dinsel inançla yaptıkları kötülükleri başka bir yolla asla bu kadar eksiksiz ve neşeli yapamazlar."
Sayfa 239 - Kuzey YayınlarıKitabı okudu
"... bir zamanlar hepimizin geldiği yere, Hydra Ana'yla Dagon Baba'ya geri döneceklerdi - Iä! Iä! Cthulhu fhtagn! Ph'nglui mglw'nafh Cthulhu R'lyeh wgah-nagl fhtagn-"
Ve bir gece zeytinlikte karanlıklar içinde tek başına oturur­ken Kalos öldü.
Reklam
mezarın bir ucunda, tuhaf kökleri, zamanla kararmış Pentelik mermerleri yerinden söken, tuhaf ve itici görüntüsü acayip bir insana ya da ölümün çarpıttığı bir cesede benzeyen, anormal büyüklükte bir zeytin ağacı büyür
-evrensel bir karmaşanın ortasmda, karaların denizin dibini boyladığı ve karanlık okyanus tabanının yüzeye yükseldiği bir günü- düşlüyorum.
Yazılar, bilmediğim ve hiçbir kitapta bir benze­rini görmediğim bir hiyeroglif sistemiyle yazılmıştı ve çoğunlukla balıklar, yılanbalıkları, ahtapotlar, kabuklular, yumuşak­ çalar, balinalar gibi sudaki yaşamın gelenekselleşmiş sembollerinden oluşuyordu.
Kendimi dünyanın kıyısından, ebedi gecenin hudutsuz karmaşasını sey­rediyor gibi hissettim
44 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.