Bu dünyada kendi damarlarımda dolaşan yabancı kimyasallardan daha çok düşündüğüm bir şey var. Açın kapıları, pencereleri açın, sokakları boşaltın, koşmak istiyorum. Ciğerlerim yırtılıp, vücudumdaki bütün kan ciğerlerime dolup beni soluksuz bırakıncaya kadar çığlıklar atmak istiyorum. Ben birini seviyordum. Daha yüksek sesle, ben birini sevdim. Daha da yüksek sesle, herkes duysun. Hastalıklı beynim, migrenim, kısa boylu ağrılarım, beslediğim hayaletlerim, konuştuğum sardunyalarım, kitaplarım okunmayı bekleyen şiirlerim, bitmek bilmeyen hissim… Biri var bu dünyada, düşündüğüm, merak ettiğim, narsistik krizlerimin es geçtiği bir kadın var bu dünyada. Değerli bir şey var. Biraz daha "morfin". Daha fazla anlatmak istiyorum. Sabahlamak istiyorum. Saç tellerinin yerini ezberlemek istiyorum. Nefes alışını kaçırmak kıyamet gibi bir düşünce, uzağım, uzaktayım. Hiçbir kimyasalın yokluğu böylesine gırtlağımı acıtmıyor. Yerimde duramıyorum. Uyumak istemiyorum. Saatlerce izlemek istiyorum. Hastalıklı yanlarım, iltihaplı ruhum, deli gibi kanayan yaralarım… iyileştiğimi hissediyorum. Ritmik çalan bir keman gibi, sallanan bir sandalye gibi, dönen bir dünya gibi… tuhaf semptomlarla sedyede çaresizce yatan hasta gibi… ne anlattığımı bilmiyorum. Ne kadar vazgeçerse insan, o kadar özgürlüğe yaklaşırmış. Zor oldu. Kaç kez taş bastım göğsümün ortasına, kaç kez tepindim öfkeden. Geçiyor yavaşta olsa geçiyor..