Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sefalet içinde, mutlu anları hatırlamaktan daha büyük acı olamaz insan için.
Şiir söylemek öyle sanırız ki her şeyi anlatmak değil, anlatılmayanı bize duyurmak, bir vuruşta içimizde birçok titreşimler meydana getirebilmektir. Eğer böyle ise Dante bu alanda rakipsizdir.
Reklam
Dante’nin düşlediği Cehennem’de insanları cezaya çarptıran Tanrı değildir. Aslında zaten ceza diye bir şey yoktur, ceza dediğimiz şey bir tercih konusudur. Günahkarlar tüm kurtuluş kapıları ardına kadar önlerinde açık dururken Araf’a veya Cennet’e gitmek istememişler, acı çekilen yeri, yani Cehennem’i tercih etmişlerdir. Kullarından işledikleri günaha karşı öç alan Tanrı değildir. Günahkar kullar bağışlayıcı olan Tanrı’ya sığınmaktan kaçınmışlar, bir başka deyişle kendi kendilerini cezaya çarptırmışlardır.
Olağanüstü zamanların büyük dehaları yaratmasa bile harekete geçirdiği, olgunlaştırdığı bir gerçektir.
Dedim ki: "Üstadım, peki bu ıstırap, Nihai hükümden sonra ne olacak, Artacak mı, zeval mi bulacak, yoksa aynı mı kalacak?" Şöyle cevapladı: "İlmini hatırla dediği ne, Bir şey ne kadar mükemmelse, O kadar fazladır ıstırap da zevk de
Rehberim dedi ki bana: "Bir daha kıyam etmeyecek, Ta ki borusunu üfleyip melek, Günahkârların korkusu olan Yargıç gelene dek; O gün herkes kendi kederli kabrini görecek, Ete kemiğe bürünüp yeniden, eski suretini giyecek, Ve ebediyen yankılanacak hükmünü dinleyecek."
Reklam
Yoktur daha büyük acı, Hatırlamaktan bu sefil makamımızda geçmiş mutlu zamanları
Soylu bir kalbi hemen zapt eder sevgi, Mahrum kaldığım güzel bedendir bende köklenmesinin müsebbibi, Ki elimden alınış şekli hâlâ yaralar beni. Sevgi ki azat etmez sevmekten sevgiliyi, Onun güzelliğiyle çekti raptetti beni, Ve hâlâ terk etmedi gördüğün gibi. Sevgi, götürdü ikimizi birlikte ölüme
Öğrendim maruz kalanlar bu işkenceye, Mahkûmlar günah işlediklerinden bedenleriyle, Akıllarını köle etmişler şehvetin hükmüne. Soğuk mevsimde sığırcıkların kanatları, Nasıl geniş ve kalabalık saflara dizerse onları Rüzgâr da hizaya sokuyordu böyle mücrim ruhları; Savurup bir sağa bir sola, bir aşağı bir yukarı. Yoktu teselli verecek umutları, Dinlenemeyecekler asla ve azalmayacak acıları.
İyice bak şu kılıç tutana elinde, Efendileri gibi yürüyor üçünün önünde. Homeros'tur o şairlerin kâmili, Hicivci Horatius diğeri, Üçüncüsü Ovidius, Lucanus ise en sondan geleni. Benimle paylaştığından bu ruhların hepsi, O unvanı bağrılan az evveli, Beni onurlandırıyor ne mutlu ki.
Reklam
Ölmeyi umut edemeyenler bulunur burada, Kör hayatları en süfli vasıfta, Öyle ki haset ederler cümle başka yazgıya. Kalmaz dünyada hiç şanları, Hem adalet hem merhamet hakir görür onları
"Üstadım" dedim, "Nedir bu duyduğum uğultu, Kim bu insanlar böylesine kahreden acıları?" Cevapladı: "Bu perişan hayatı, Durmaksızın sürdüren bu ruhlar acınası, Ne yerilecek ne övülecek ömürler yaşamışlardı. Şimdi birliktelerdir o korkak meleklerle, Hani ne isyankâr ne vefakâr olup Rablerine, Sadece bir köşeye çekilen o taife.
Her türlü tereddütten kurtulmalı burada; Korkuların cümlesi ermeli hitama. Sana daha önce bahsettiğim yere ulaştık çünkü, Kendin göreceksin bahsettiğim o sefilleri, Aklın gayesi olan İyi'yi yitirenleri.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.